Yıllardan beri Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu biliyoruz,
her depremde acılarımız katlanarak artıyor. Kahramanmaraş merkezli
on ilimizde yaşanan büyük depremde enkazlarda betonu kazıyarak can
kurtaran insanların o fedakar görüntüleri ve “Bizi kurtarın”
feryatları yükselen insanlarımızın çığlıkları hala kulaklarımızda
çınlarken, önceki gün Hatay’da 6.4 büyüklüğünde bir depremle
yeniden sarsıldık.
Ders almak için bundan daha büyük ve sarsıcı bir acı olabilir
mi?
Her seferinde yaşadığımız acıların ardından milletçe el ele verip yaralarımızı sarıyoruz ama sonrasında hiçbir şey olmamış gibi akla ve bilime meydan okuyan bir eda ile fay hatları üzerinde çürük binalar yapmaya devam ediyoruz.
Öylesine ders almıyoruz ki neredeyse her seçim öncesinde kuralsız ve ruhsatsız bir şekilde yapılmış binaların var olduğunu bile bile adeta ‘ölüm barışı’ niteliği taşıyan ‘imar barışları’ yapmaktan da çekinmiyoruz.
Öylesine ders almıyoruz ki bilim insanları “1999 depremi”den bu yana geçen 24 yıllık sürede neredeyse her gün İstanbul için ciddi uyarılar yapmalarına rağmen, bina stokunu yenileme anlamında hiçbir ciddi...