Genellikle Müslüman dünyadaki sistem tartışmalarında demokrasi karşıtı tonların ağır bastığı bir gerçek. Bu tartışma bağlamında, daha çok sistemin adı üzerinden gündeme getirilen tezlerin doğru bir zeminde tartışılmadığı yönünde güçlü bir kanaat bulunmaktadır. İster demokrasiyi savunanların, isterse reddiyecilerin penceresinden bakalım esas itibariyle meselenin özü değil, ideolojik bir şablon içine oturtulan sistem tanımları üzerinden yapılan tartışmaların doğru sonuçlar üretmesi pek mümkün gözükmüyor. Oysa din açısından önemli olan erdemli bir toplumun oluşturulmasıdır. Ve dinin hayatlarında önemli bir yeri olduğuna inanan insanların yaşanabilir bir dünya tasarımı oluşturabilmeleri için ihtiyaç duydukları temel değerler hukuktur, adalettir, şeffaflıktır, liyakattir ve fıtratlarında var olan özgürlüktür. Dolayısıyla bir bakıma toplumsal sözleşme çerçevesinde oluşacak olan erdemli toplumun inşa edeceği yönetim modelinin adının demokrasi mi, krallık mı, yoksa sultanlık mı olacağı formaliteden öte bir anlam ifade etmeyecektir. Bugün modern zamanların şartları içinden baktığımızda; Müslüman dünyanın sistem tercihi de doğal olarak demokrasi olmak durumundadır. Çünkü insan hakları temeline dayalı modern demokrasi için esas olan hukukun üstünlüğüdür, işleyen bir kuvvetler ayrılığı prensibidir, liyakattir ve hesap verilebilir şeffaf yönetim awnlayışıdır. *** Her ne kadar İslam toplumlarında bu temel ilkeler rehberliğinde bir sistem modeli oluşturamamış olsa da, İslam siyaset düşüncesi teorik düzlemde bu ilkelere işaret etmektedir. Bu konuda şöyle bir yaklaşıma itibar etmek mümkün değildir; “Evet demokrasi de hukuku-adaleti, liyakati ve özgürlükleri esas almaktadır, ama bu değerler Batı kültürünün bir ürünüdür.