Müslümanların 11. Yüzyıla kadar bilgi üretiminde öncü rol oynadıklarını, pek çok bilim insanı ve filozoflara sahip olduklarını biliyoruz. Ancak sonrasında özellikle pozitif bilimlerde gerileme başlamış, hatta İbn Rüşd gibi yeni düşünceler üreten filozoflar, bilim insanları itibarsızlaştırılmıştır.
Elbette Müslümanların, kapıları bilgiye kapılarını tümden kapattıklarını söyleyemeyiz ama ne yazık ki bilginin sürdürülebilir bir ivme kazanması da mümkün olmamıştır. Mesela Osmanlı medreseleri 16. Yüzyılın sonuna kadar çağdaşlarıyla yarışabilecek düzeydeyken, sonrasında pozitif bilimler medrese müfredatından çıkarılarak bilginin önü kapatılmış ve gerileme kaçınılmaz hale gelmiştir.
Osmanlı’nın son döneminde başlayan modernleşme ile birlikte Batı’dan bilgi ithali bu açıdan önemli bir adımdır. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki modernleşme süreci bir bakıma Osmanlı’nın devamı niteliğindedir. Modernleşme çizgisindeki bu adımlar ‘bilgi toplumu’ olma sürecine ciddi bir ivme kazandırmış...