Türkiye, Cumhuriyet tarihi boyunca belli aralıklarla darbe dönemlerini yaşamış, ancak darbeler sonrasında da “askeri vesayet”in gölgesi hep siyasetin üzerinde var olmaya devam etmiştir.
1960, 12 Eylül, 28 Şubat gibi klasik ya da postmodern darbelerin siyasetin üzerinden silindir gibi geçtiğini ve demokrasinin zeminini tahrip ettiğini hepimiz biliyoruz. Bütün bu süreçler boyunca gerek siyasi partiler, gerekse toplumun farklı kesimleri darbeler ve sonrasında kalıcı hale gelen “vesayet” konusunda ciddi eleştirilerde bulundular. Özellikle 28 Şubat postmodern darbesi konusunda dindar-muhafazakar kesimler ve de bugün AK Parti etrafında yer alan siyasi elitler “vesayet” sistemine karşı adeta siyasal bir savaş vermişlerdi.
Esas itibariyle demokratik siyaset açısından yapılması gereken de buydu ve gereken yapılmıştır. Nitekim 2002’de iktidara gelen AK Parti, 2008’de ciddi bir kapatılma tehlikesi yaşamasına rağmen, siyasetin üzerinde sürekli Demokles’in kılıcı gibi sallanan bu “askeri vesayet” tehlikesini ortadan kaldırmayı başarmıştır.