Modern zamanların en gelişmiş yönetim biçimi olan demokrasinin esasını oluşturan adalet, liyakat, ehliyet gibi temel değerlerin Müslüman dünyada yeterince gelişmediği, daha doğrusu bu esaslara dayalı bir yönetim modelinin oluşturulamadığı bir gerçek. Bu tespite itiraz edenler haklı olarak, adaletin, liyakatin ve ehliyetin İslam’ın en temel ilkelerinden olduğunu, Kur’an’ın bu ilkeleri uygulamak üzere insanlara emrettiği söyleyeceklerdir. Evet doğrudur, bunlar dinin vazettiği en temel ilkelerdir. İslam siyaset doktrininde yönetenlerle yönetilenler arasındaki ilişki adalet, ehliyet, emanet ve istişare olmak üzere bir dizi temel kavramlarla tarif edilmiştir. Pek çok ayet ve hadisteki adalet vurgusu bunun en önemli göstergesidir. Kısacası İslam siyaset doktrininde yönetimlerin en önemli meşruiyet kaynağı adalettir. Bu temel yaklaşımdan hareketle ifade etmek gerekirse, ehliyet ve liyakat adaletin gereği olduğu kadar sağlıklı karar alınmasını ve uygulanmasını temin etmesi yönüyle iyi bir idarenin zaruri şartıdır. “İş ehil olmayana verildiğinde kıyameti bekle” (Buhari) hadisi bu bağlamda yorumlanmaktadır. Aynı şekilde istişare de bir yandan katılımcıların birikimlerinden yararlanmayı, kararların daha iyi anlaşılmasını, kolayca uygulanmasını ve meşru kabul edilmesini sağlarken öte yandan yönetilenlerin katılımına yer açarak otoriter yaklaşımların önünü kesme işlevi görür. (1) İslam siyaset doktrininin özellikle yönetime ilişkin belirlediği temel kavramlar, aslında Müslüman dünya için teorik anlamda önemli bir külliyat oluşturmaktadır.