Dünyanın en kuytu köşelerine kadar ulaşan ve her mekanda yürekleri kıpır kıpır eden bir müzik türü caz… Öyle ki başladığı anda zamanı durdurur ve keşfedilmemiş duygular denizine atıverir sizi… Genel geçer tanımlar dışında caz için bir tanım yapmak ne kadar zorsa, caz dinlerken içinde olduğunuz anın tanımını yapmak da bir o kadar zordur.
Mavi notaların siyahi duygulara hasretidir bir bakıma; farklı zamanların, farklı insanlarından miras kalan bir müzik türüdür caz… Çok uzaklardan gelmenin yorgunluğuyla, yıllar boyu çektiği esaretin acısıyla ve bir gün gelmesi kaçınılmaz olan özgürlüğün umuduyla dolu…
Ve tabii ki caz; ruhlarımızı, kalbimizi, duygularımızı notalar arasında yolculuğa çıkaran bir büyü…
Cazla ilgili yazılarımdan bazı okurların çok da mutlu olmadığını biliyorum, bununla birlikte cazla keyifli içsel yolculuklara çıkanların var olduğu da bir gerçek. Hatta bu yazıların uzaktan da olsa bir müzik muhabbetine vesile olduğunu da söyleyebilirim.
Yeni şarkı ve yeni albüm önerileri mesela…
İnsan bazen çok etkilendiği, adeta huşu içinde dinlediği şarkıları, efsane müzisyenleri göremeyebiliyor. İşte bu efsanelerden birisi Stan...