Bugün neredeyse her alanda kaybeden bir Türkiye fotoğrafını gören herkes, eğitimin kalitesini arttırmadan demokrasinin kalitesini yükseltmenin de evrensel hukuk normlarına dayalı bir hukuk sistemi inşa etmenin de dünya ile rekabet edebilecek bir ekonomiye sahip olmanın da mümkün olmadığını yazıp söylüyor.
Türkiye’nin Osmanlı’dan bu yana kaliteli bir eğitim sistemi kuramadığını hepimiz biliyoruz. 16. Yüzyılın sonlarına doğru medreselerin hem pozitif bilimlerde, hem de İslami bilimlerde çağdaşı olan Avrupa ülkelerinin eğitim standartlarında olduğu bir gerçek. Ancak sonrasında ‘gavur icadı’ gibi görülen pozitif bilimler, medreselerin müfredatından çıkarıldığı için eğitimde başlayan çöküş, Osmanlı’nın çöküşüne paralel bir şekilde ilerlemiştir.
Cumhuriyetle birlikte eğitimde modern standartları yakalamak için belli adımlar atılmış ve bu konuda da önemli mesafeler alınmıştır. Ancak zaman içinde dünyadaki gelişmelere ayak uydurulamadığı için Avrupa standartlarında bir eğitim kalitesini yakalamak ne yazık ki pek mümkün olmamıştır.
Ancak esas itibariyle Türkiye dahil Müslüman toplumlarda bilimin alanını sınırlayan en önemli meselelerden birisi, pozitif ve İslami bilim...