Türkiye’nin modernleşme serüveninde din-bilim, din-laiklik tartışmaları bu ülkede her zaman başat konular olmuştur. Ve toplumun sosyal, siyasal ve ideolojik katmanları üzerinden yapılan bütün yorumlarda doğal olarak İmam Hatip okulları ve ilahiyatlar gündeme gelmiştir.
Haliyle Tevhid-i Tedrisat Kanunu bağlamında bu okullar olumlu veya olumsuz, taraflı ya da tarafsız tartışmaların muhatabı olmuş ama ne yazık ki objektif ve rasyonel çalışmaların ortaya çıkması sağlanamamıştır.
Geldiğimiz noktada maalesef İmam-Hatip okullarının tarihsel, kurumsal, müfredat yapısı, öğrenci ve mezunlarının yeterlilikleri, toplumsal algı ve sivil toplum boyutu masaya yatırılarak cesurca ele alınamadığı için bugün bu okulların toplumsal manada Türkiye’de nasıl bir din algısına tekabül ettiği de bilinmemektedir.
İmam Hatiplerin Cumhuriyetle birlikte bir ihtiyaç olarak ortaya çıkması son derece doğal. Çünkü toplumun dinle olan ilişkisini zenginleştirmek ve manevi anlamdaki ihtiyaçlarını bilgi temelli bir oluşumla karşılamak gerekiyordu ve dolayısıyla bu okullar bir ihtiyaçtı. Ayrıca Cumhuriyetin ilk yıllarında, yani kuruluş yıllarının jakoben anlayışı yüzünden devletle inançlı...