Son yıllarda Türkiye’de yaşananları tarif etmek ya da bu hali tanımlamak gerçekten hiç kolay değil. Bir sabah uyandığınızda “ne tuhaf bir ülke burası…” demeye hazırlanırken, bir anda öyle şeyler olur ki kendinizi tarifi imkansız bir çıldırmışlığın içinde bulabilirsiniz.
Yaşadığımız dünyanın tuhaf ya da trajik hallerini sadece bir ülkeye hasretmek elbette doğru bir yaklaşım olmayacaktır, ama Türkiye’nin hallerini çağdaşı olan ülkelerle mukayese etmek de mümkün değildir.
Mesela her ülkede sapkın düşünceye sahip psikopat tipler, cani ruhlular, bir insanın canını almanın nasıl bir canavarlık olduğunu akledemeyen silah tutkunu manyaklar vardır, bundan sonra da var olamaya devam edeceklerdir.
Ancak bizim ülkemizde bu sapkınlıkların rengi başka türlüdür. Siyasetten ekonomiye, toplumsaldan bireysel hayata kadar her alanda sergilediğimiz manyaklıklarımızı ideolojik ya da dinsel kutsallarla meşrulaştırmayı pek severiz.
Siyasetçilerimiz meydanlarda ’terörist’ kovalamaca oyunu oynarlar, Anadolu irfanının güzel çocukları askere gitmeyi pek sevmeseler de ezan susmasın, bayrak inmesin diye “ölürem Türkiye” şarkısı...