Geleneksel İslam kültüründen devraldığımız kayıtsız şartsız “itaat” anlayışı, bugün de aynen devam ediyor. Çünkü Müslüman siyaset geleneğinde yöneticiye itaat esastır, bu yüzden de halifenin, devleti yönetenlerin halka hesap verme sorumlulukları olmadığı gibi toplumun halifeyi denetleme yetkisi de bulunmamaktadır. Bu çerçevede İslam toplumlarında ulemanın vebali büyüktür, zira onlar bir bakıma halifeye mutlak itaati onaylayarak devleti yönetenlerin başarısızlıklarını adeta İslamileştirmişlerdir. Dolayısıyla bugün de Müslüman dünyada hükmünü icra eden bu itaat kültürü yüzünden devleti yönetenleri eleştirmek makbul bir davranış değildir, fitne ve fesat çıkarmaktır, düşmanların ekmeğine yağ sürmektir. Son dönemde İslami bilimlerde söz sahibi olan bazı İslam bilim insanlarının, iktidarın kimi uygulamalarından rahatsız olan, hukuk ve özgürlük vurgusu yapan, özellikle de yolsuzluk, usulsüzlük hatırlatmasında bulunanlara karşı iktidarı koruyucu fetvalar üretmeleri esas itibariyle kadim itaat geleneğimizin bir devamı niteliğindedir. Bu öylesine hastalıklı bir zihin yapısıdır ki, Müslüman toplumlarda eleştirel düşünce önce fetvalarla susturulur, eğer bu da yeterli olmazsa bir takım iftira şablonları kullanılarak farklı düşünenler itibarsızlaştırılır. Mesela şu anda Türkiye’de fabrikasyon üretimle çoğaltılan en kullanışlı itibarsızlaştırma şablonu; “FETÖ”cülük ve PKK yandaşlığıdır. . . Eğer iktidarı eleştiriyorsanız ya FETÖ’cüsünüzdür, ya da PKK’lı.