Modern demokrasilerin insan haklarını esas alan bir hukuk devleti olduğunun altını özellikle çizmek gerekiyor. Bu çerçevede demokrasiye yapılan en önemli itirazlar; “Demokrasi Batı kültürünün bir ürünüdür ve de dini dışlayan bir kültürel iklimden beslenmektedir. Dolayısıyla Müslümanlar açısından sorunludur” yaklaşımı üzerine bina edilmektedir. Hemen belirtmekte yarar var, hukukun üstünlüğüne dayalı bir sistem asla insanların manevi dünyasını kontrol altına alan bir sistem değildir. Çünkü insan haklarını bir sistemin temeli olarak kabul etmek, insanın tanımını ve manevi dünyasını sınırlamak anlamına gelmemektedir. Dolayısıyla insanın hakikati ve irfani derinleşmesiyle ilgili bütün çabaların önünü açmak aynı zamanda insan haklarının da özünü oluşturmaktadır. Esas itibariyle hukuk, kanunlar yanında kaynağını kültürel ve manevi değerleri de bünyesinde barındıran bir bütündür. Dolayısıyla hukuk, aynı zamanda bir toplumun kültürel, sosyolojik ve irfani özelliklerinin tümünü temsil etmek durumundadır. İşte bu yönüyle hukuk, bağlı bulunduğu toplumun değer yargıları ve yazılı olmayan kurallarıyla varlığını sürdürebilmektedir. Hal böyleyken, insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi değerlerin Müslümanların dünyasıyla uyuşmadığını düşünmek gerçekçi değildir.