Suriye konusunda yazı yazmak bile o kadar can sıkıcı bir durum ki, insana gerçekten acı veriyor. Esad’ın zalimliğinin sonuçları bir insanlık dramı olarak hepimizin önünde duruyor. Yüzbinlerce sivilin, çocukların, bebeklerin katledildiği ve milyonların evlerini-barklarını terk ederek muhacir olmak zorunda kaldığı bir dünyada vesayet savaşının patronları kim kazandı, kim kaybetti hesabı yapıyor. Kuşkusuz Suriye savaşının en büyük acısını bu ülkenin insanları yaşıyor, ancak bu savaşın ülke bazında en büyük mağduru da Türkiye’dir. Vatanlarından koparılan milyonlarca insana kucak açmak öncelikle insani bir görev, ama mesele artık Türkiye’nin de gücünü aşan bir noktaya gelmiş bulunuyor. *** Maalesef son günlerde Suriye bağlamında yaşananlar, Türkiye açısından derin bir yalnızlığa işaret etmektedir. Türkiye bir taraftan insani anlamda doğru bir tercih yaparak mağdurlara kucak açarken, bir taraftan da Rusya ve Amerika’nın Suriye’de yürüttüğü vekalet savaşlarının en büyük mağduru durumundadır. En önemlisi de Türkiye’yi Güney sınırı boyunca tehdit eden terör koridorudur. Bu yüzden de belki uzun yıllar diplomatik anlamda yaşayacağı sıkıntılara rağmen, terör unsurlarına karşı bir adım atmak durumundaydı. Nitekim Çarşamba günü bu konuda önemli bir adım attı ve sınırda 30 kilometre derinliğinde askeri harekat başlattı.