Bugün Türkiye’nin bunca yaşanan tecrübelerden sonra geldiği noktaya bakınca hayıflanmamak mümkün değil. Seçilmiş iktidarlar dahil genelde siyasetin ülke sorunlarının çözümüne ilişkin çözüm üretememesi bir yana, topyekun siyasetin bir kalitesizlikle malul durumda olması açıkçası hepimiz açısından bir umutsuzluk kaynağı haline gelmiş bulunuyor.
Evet bugün derin ekonomik sorunlarımız var, hukukun üstünlüğü endeksinde Türkiye ile karşılaştırılması bile insana acı veren üçüncü sınıf ülkelerin bile gerisindeyiz, dış politikada neredeyse tek dostumuz demokratik dünyanın tecrit ettiği Rusya…
Bütün bu çaresizlik fotoğrafını bir tarafa bırakıp, ‘siyasal iktidar değişince nasıl olsa işler yoluna girer’ diyerek kendimizi teselli edebiliriz. Ancak bizim, siyasal ve toplumsal manada çok daha derin bir zihniyet krizimiz var.
Açıkça itiraf etmek gerekiyor ki seçilmiş iktidar, aydınlar, siyaset yapıcılar ve tek tek bireyler olarak hepimizin zihninde en temel insani yaklaşımlar konusunda ahlaki zaaflarımız var. Kabul etmek de zorlansak da bu topraklarda yaşayan farklı kimliklere, farklı inanç gruplarına karşı hemen hepimizin zihin dünyası...