Türkiye epey bir süredir ifade ve basın özgürlüğü dahil, insan hakları ve yargısal anlamda ciddi problemler yaşıyor. Son dört yıldır hukukun üstünlüğü ve demokrasi çerçevesinde gözlemlenen aşınmaya paralel olarak, özgürlükler konusunda giderek derinleşen dramatik bir kriz yaşanıyor.
Özellikle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte yargı üzerindeki siyasi etkiler ve yürütmenin kontrolü, mahkemelerin sistematik olarak tartışmalı iddianamelerle muhalif gazeteciler, siyasetçiler, aktivistler ve insan hakları savunucuları hakkında ikna edici kanıtlar bulunmamasına rağmen mahkumiyet ve tutukluluk kararları vermeleri, maalesef Türkiye’nin yargı karnesini zaafa uğratmaktadır.
Türkiye’nin demokratik görünürlüğünü anlamak için evrensel ölçekteki değerlendirmelere bakmakta yarar var.
The Economist’in 2019 Demokrasi Endeksi Raporu’na göre Türkiye 167 ülke arasında 110. Sıraya gerilemiş bulunuyor. Demokrasi puanımız ise 4,37’den 4,09’a geriledi. Bu sıralamada 8 ila 10 puan alan ülkeler ‘tam demokrasi’, 6 ila 8 puan arasındaki ülkeler ‘kusurlu demokrasi’, 4 ila 6 puan arasındakiler ‘hibrid (melez) demokrasi’ ve 4 puan altındakiler ise ‘otoriter rejimle’ yönetilen ülkeler olarak değerlendirildi.