Siyasetin, başörtüsünü “irtica” olarak gören arkaik zihniyetle, kendisine biat etmeyen başörtülüleri “vitrin mankeni” olarak gören zihniyet arasına sıkışması büyük bir talihsizlik.
Türkiye’nin gerek siyasi partileri, gerekse farklı toplum kesimleri arasındaki ilişkiler genel olarak bir tahammülsüzlük kültürü üzerinden şekillenmektedir.
Çok partili hayata geçtiğimiz ilk günden içinde bulunduğumuz ana kadar siyasi tarihimize baktığımızda gördüğümüz manzara ne yazık ki hiç iç açıcı değil. Siyasi partiler zaman zaman birbirlerini ihanetle, casuslukla, darbecilikle ve hatta “irticacı” olmakla suçlamışlardır. Ve ne yazık ki siyasetin tepesindeki bu keskin kavgalar, zamanla toplumda rövanşizm duygusunu besleyen zehirli bir iklime dönüşmüştür.