Seçim sonuçlarının Türkiye’nin neredeyse yarısına yakın bir bölümünde hayal kırıklıları yarattığı bir gerçek. Hatta kazanan tarafta yer aldığı için mutlu olan bazı insanların bile içten içe “Evet kazandık ama ekonomiden dış politikaya, hukuktan eğitime kadar pek çok alanda savrulmalar yaşayan ülke bu haliyle yoluna nasıl devam edecek” şeklindeki endişelerini hissediyorum, bir bölümünün endişelerini de yakinen biliyorum.
Elbette büyük sıkıntılar, hayal kırıklıkları var ama seçim kaybetmek dünyanın sonu filan değil, bundan sonra da dünya dönmeye devam edecek ve her birimiz yaşadığımız ülkeye ilişkin yeni hayaller kurmayı sürdüreceğiz, yeter ki hayallerimize iyi bakalım…
Önemli olan tarihin doğru tarafında durabilmek ve her şeye rağmen ‘iyiliği’ savunabilmektir. Zira biliyoruz ki hukukun üstünlüğünün hakim olduğu, bireyin özgürlüğünün kutsal sayıldığı, yolsuzlukların olmadığı, iktidarların liyakat ve ehliyete önem verdiği, daha da önemlisi iktidarların hesap verebilir olduğu bir Türkiye’yi istemek ve hiç tereddütsüz bu ilkeleri savunmak ancak ‘tarihin doğru tarafı’nda durmakla mümkün olabilir.
Dolayısıyla...