Osman Kavala’ya verilen ağırlaştırılmış müebbet cezasını hiçbir hukuki anlayışla, vicdanla ve hakkaniyetle izah etmek mümkün değil. Ama bir gerçek var ki bu ülkede hukukun, adaletin, hakkaniyetin artık hiçbir önemi yok, dolayısıyla bu davaya evrensel hukuk normları açısından bakmak da zaman kaybı.
Çünkü ‘hukuk devleti’, adalet gibi kavramlar anayasal demokrasiler için geçerli olan kavramlardır. Türkiye her ne kadar Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni imzalayan ve de AİHM’i iç hukukunun parçası olarak kabul eden bir ülke olsa da normal demokrasilerde asla görülmesi mümkün olmayan hukuk faciaları yaşanan bir ülke…
En dramatik olanı da Türkiye’de iktidarın, “Adalet mülkün temelidir”, “devletin dini adalettir”, “Adaletin olmadığı yerde huzur da refah da olmaz”, “Adaleti yitiren toplumlar can yakıcı krizlerle boğuşmak zorunda kalır” benzeri söylemleri dillendirerek adalete meydan okumasıdır.
Hal böyleyken AK Parti iktidarına hukuk devleti çağrısı yapmanın hiçbir anlamı yok, zaten toplum da artık böyle bir beklenti içinde değil…
Ne yazık ki iktidarın “bağımsız yargımıza kimse karışamaz” hikayesinin de sonuna gelmiş bulunuyoruz. Çünkü biliyoruz...