Son seçim yenilgisi sonrası siyasi tartışmalara biraz ara verip
dinlenmek, biraz geçmişe, biraz geleceğe dair okumak isteseniz de
başarmanız zor. Seçim travması tatil beldelerinde çok daha derin
yaşanıyor ve "kibri" elden bırakmayan öfkeli bir
ruh hâliyle karşılaşıyorsunuz. Nereye giderseniz gidin, ister bir
deniz kenarına ister bir semt pazarına fark etmiyor, aynı ruh
hâliyle siyaset tartışılıyor.
İyi olan ilk kez tartışmanın muhalefet üzerinden yürümesi. Ancak
ümitsiz seçmen hâlâ muhalefet partileri içinde yürüyen, "O
gitsin ben geleyim" tartışmasına kilitlenmiş durumda.
Ne yazık ki muhalefet cephesinde bu kilitlenmeyi, bu sıkışmışlığı
aşacak cesur bir çıkış da yok. Ne siyasetçiler ne de aydınlar seçim
sonrası sahici ve samimi bir yüzleşme yapmış değil. Mayıs yenilgisi
sonrası çok sayıda "Muhalefet ne
yapmalı?" yazısı okudum. Hiçbiri o ağır travmaya
çare önermiyor.
Çünkü hiçbirinin analizi Türkiye gerçekliğiyle örtüşmüyor. AK
Parti'yle Başkan Erdoğan'ın neyi değiştirdiği,
halkın neden her seçimde destek verdiği gerçeği görülmediği gibi
Türkiye'nin bu yolculukla küresel arenada...