Başbakan Binali Yıldırım'ın kritik bir dönemde gerçekleştirdiği
Rusya gezisi, beklenenden verimli geçti. Önce Moskova'da, sonra
Tataristan'ın başkenti Kazan'da gerçekleşen görüşmeler Sibirya
soğuğuna rağmen sıcaktı ve ümit vaat ediyordu.
Tabii bu, 24 Kasım 2014'te yaşanan uçak krizinin yol açtığı derin
düşüşü birdenbire ortadan kaldırmıyor ve kaldırması da
beklenmiyordu.
Ama normalleştirmede önemli bir adımdı.
İki ülkenin de buna ihtiyacı vardı.
Asıl adımlar da hiç kuşkusuz Ocak 2017 ortasında yapılması beklenen
Cumhurbaşkanı Erdoğan-Başkan Putin görüşmesinde atılacaktı. O
tarihin ABD'de Trump'ın başkanlık koltuğuna oturacağı günlere denk
gelmesi de kuşkusuz ilgiyle izlenecekti.
Başbakan Yıldırım'ın Rusya ziyareti o önemli görüşmeye giden
yoldaki pürüzleri gidermede bir dönüm noktası oldu. Bu noktada
Rusya'nın işi ağırdan aldığı algısı bazı çevrelerde seslendirilse
de bunun tek nedeni Türkiye'ye gözdağı vermek değil; bunda
Rusya'nın içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıların etkisi var.
Bu nedenle hem Türk hem de Rus siyasi aktörler, iki ülkenin
birbirine ihtiyacı olduğu noktasında birleşiyor. Başbakan
Yıldırım'ın bu geziye 7 bakanla katılması da bu ihtiyacın bir
sonucu ve Rusya'yla ilişkileri yeniden canlandırmada kararlılığın
bir işareti.
Aynı kararlılık Rusya tarafında da vardı.