Bir süredir Suriye'nin petrol bölgesi Deyrizor'da Arap
aşiretleri ile ABD aparatı SDG, daha doğrusu terör örgütü PKK-YPG
arasında ciddi bir çatışma yaşanıyor.
Aslında bu kaçınılmaz bir sondu. Eninde sonunda Suriye'deki
Araplar, ABD'nin PKK üzerinden bölgeye çökmesine isyan
edecekti.
Çünkü o bölgenin Kürt coğrafyasıyla ilgisi olmadığı gibi Batı'nın
seküler aparatı YPG'yle de bir ilişkisi yoktu. Bu tam anlamıyla
küresel bir siyaset mühendisliği
dayatmasıydı. Böylece ABD hem bölgede kalmanın bir yolunu bulacak,
hem terör örgütü ilan ettiği PKK vasıtasıyla bölge ülkelerini
-başta da Türkiye'yi- tehdit edecek hem de petrole çökerek
işgalin maliyetini bedavaya getirecekti.
Şimdiye kadar bunu başardı da.
Bu kirli zeminin oluşmasında elbette Suriye rejiminin, İran'ın,
hatta Rusya'nın da katkısı var. Hiçbiri samimi bir şekilde ABD-YPG
ilişkisine karşı çıkmadı. Hiçbiri Türkiye'ye efelendikleri kadar
ABD'ye efelenemedi. Bu yüzden de ne terör örgütlerine karşı açık
tavır alındı ne de Suriye'de siyasi çözüm için çaba harcandı. Kaos
işlerine geliyordu. Doğal olarak milyonlarca Suriyeli göçmen
meselesi de...