Başbakan Ahmet Davutoğlu, Mardin'de bir süredir merakla
beklenen teröre ve bölgeye ilişkin yeni stratejiyi açıkladı.
Birçok önemli yeni yaklaşım var. Ama en dikkat çekeni, Türkiye'nin
içeriden ve dışarıdan şiddetle sıkıştırılmasına meydan okuyan yeni
yaklaşımı...
Habur, Oslo ve Çözüm Süreci deneyimlerini yaşayan Türkiye, ilk kez
"şiddeti bir siyasi yöntem olarak kullanan yapıları" devre dışı
bırakarak yeni bir yolculuğa çıkıyor.
Başbakan Davutoğlu o yolculuğa çıkışın nedenini de şöyle
anlatıyordu: "Cumhurbaşkanımız bana görevi devrederken iki
emanetten bahsetti; bir çözüm süreci, iki paralelle
mücadele. Tam Barzani Diyarbakır'a gelmişti. Hatırlayın Türk
-Kürt kardeşliği pekiştiriliyordu. Birden 17-25 Aralık kumpası
geldi. Hatırlayın 6-7 Ekim'de de Kobani bahanesiyle ülkeyi
karıştırdılar. Vatandaşlarımız sokaklarda öldü. O zaman
anladım ki, bunların niyeti başka."
Mardin buluşması, bu kötü niyet ve tezgâhlara karşı bir arayışın
ürünü. Çok anlamlı öneriler var ama şunların altı özellikle
çizilmeli: Çatışma devam ederken, "yerel yönetimleri güçlendirme"
kararı. Böylece çatışmasız dönemlerde sık seslendirilen Avrupa
Konseyi Yerel Yönetimler Özerklik Şartı belki de ilk kez çatışma
sürecinde bir seçenek olarak dile getiriliyor.
İkinci önemli adım, "İstişare meclislerinin oluşturulması." Bugüne
kadar örgüt, parti gibi yapılar üzerinden meseleye bakılırken artık
toplumun tümü muhatap alınarak, onların seslerinin duyurulacağı
meclisler oluşturulacak. Bu yeni bir tecrübe olacak. Bu adım aynı
zamanda yeni anayasanın yapımına ve katılımcı demokrasi deneyimine
de katkı sunacak.
Üçüncü yeni adım, açık ve net biçimde "Silah ve şiddete"
başvurmayan herkesin muhatap alınmasının net biçimde
açıklanmasıdır. Bu HDP için de açık bir mesajdır. Türkiye sınırları
içinde silaha ve şiddete hayır diyen bir devletle karşı karşıyalar
ve sorunlar siyasetle çözülebilir.