16 Nisan'ın "evet"le sonuçlanması içeriden ve dışarıdan çok
sayıda aktörün dengesini bozdu. Ama en çok dengesi bozulan ve ne
yapacağını bilmeyen, bu ülkenin ana muhalefet partisi CHP. 16
Nisan'dan bu yana CHP ne yaptı? YSK'ya başvurdu yetmedi, Danıştay'a
gitti olmadı, şimdi AİHM yollarına düştü.
İyi de, Anayasa Mahkemesi'ne neden gitmediniz? Demek "Kararı millet
verecek" deyip puan toplamak iyi ama milletin kararına uymak kötü.
Aslında CHP'yi yöneten siyasi akıl siyaset üretmediği gibi nasıl
bir yol izleyeceğini de bilmiyor. Dün Sabah gazetesi manşetini 16
Nisan'dan sonra "Türkiye, nasıl güvenli liman oldu?" sorusuna
ayırmıştı.
Mesela borsa endeksinin 95 bini geçerek tarihi rekor kırması,
ekonomik güven endeksinin 16 ayın zirvesine çıkması, yabancı
yatırımcıların 4 ayda 2.3 milyar dolarlık net alım yapması sadece
birkaç örnekti. Ve en önemlisi tabii ki doların düşüşü... Dolar dün
3.54'le son 2 ayın en düşük seviyesine ulaştı.
Bunları uzatmak mümkün. Şimdi biraz geriye dönüp, Türkiye'ye umut
vermesi gereken CHP'nin sadece son 5-6 ayda söylediklerine bakalım.
Genel başkanından, sözcüsüne, milletvekilinden il başkanına hangisi
ağzını açsa kriz tellallığı yaptı. Bakın 21 Kasım 2016'da CHP Genel
Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Selin Sayek Böke ne
dedi: "Bu ne 1994 krizine ne 2001 krizine ne de 2009 krizine
benziyor. Bu bir reel sektör krizi."
Böke, 24 Mart 2017'de "Türkiye ekonomisi can çekişiyor"
dedikten da sonra şunları söylüyordu: "Türkiye'de reel
sektör krizinin çıkma ihtimali kapıda bekliyor." Son
noktayı da 11 Nisan 2017'de koydu: "Ekonomik istikrarsızlık
derinleşti."
Türkiye'nin yaşadığı 15 Temmuz gibi kanlı bir darbe ve işgal
girişimine, küresel kuşatmalara rağmen Türkiye ekonomisinin bırakın
ayakta kalmayı, 2.9 büyümesi bile başlı başına bir başarı. Ama ne
yazık ki CHP sözcüleri çizdikleri kara Türkiye
tablosuna kendi tabanını bile inandıramadı.
Bu konuda bazı CHP'liler CHP tabanını bile ürküttü. Onlardan biri
de CHP İzmir milletvekili Aytun Çıray. Sandıkta yenemediği
siyasi iktidara düşmanlıkla ülke ekonomisine düşmanlığı birbirine
karıştırdığı için bakın ne diyor: "Zorunlu alışverişlerim
dışında ekonomik faaliyetlerimi en aza
indiriyorum. Sözcü'den başka gazete bile almayacağım."
Bu ülke gerçeklerinden uzak bir muhalefetten söz ediyoruz. Öyle
akla hayale gelmeyen şeyler söylediler ki sanki bunlar Türkiye'de
yaşamıyor. Hepsi de "batsın bu ülke"