Sadece Türkiye ve yakın çevresi değil, dünyanın tamamı zor
günlerden geçiyor.
Ama Türkiye'de öyle bir kesim var ki, ne bu gerçeği görüyor, ne de
bırakın dış politikayı, iç siyaseti, insani ve sanatla ilgili bir
konuda bile makul bir noktaya gelmiyor. En ötekileştirici olanını
en son Adana film festivalinde yaşadık. O olaydan geriye ne kaldı,
toplum ne kazandı?
Hiçbir şey...
Şimdi aynı yaklaşım, önümüzdeki hafta sonu başlayacak olan Antalya
Uluslararası Film Festivali üzerinden gösteriliyor. Adeta sevinç
duyar gibi şöyle şeyler yazılıyor; "Başaramayacaklar, seyirci bile
bulamayacaklar." İnatlaşmanın bu kadarına pes doğrusu...
Olan ne? Bu ülkenin en önemli turizm kenti Antalya'da yapılacak
film festivalindeki "ulusal film" yarışmasının kaldırılıp,
uluslararası bir boyut kazandırılması. Değişimi birkaç ay önce
Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel, şöyle
açıklamıştı:
"Daha önce Ulusal ve Uluslararası dallarda yapılan yarışmaları bu
yıl birleştirdik.
Ulusal bölüm kalktı. Sadece Uluslararası alanda yarışma
yapılacak.
Antalya'yı küresel sinema endüstrisinin merkezlerinden biri haline
getirmek istiyoruz."
Aslında geç kalınmış ve daha önce atılması gereken bir adım bu...
Dünyanın bütün önemli sinema festivallerine bakın.
Cannes'dan, Venedik'e Bosna'dan Berlin'e hepsinde aynı uluslararası
kriter geçerli. Yüzde 30 ulusal, yüzde 70 uluslararası film
yarışmaya katılıyor. Yılda 10 milyonu aşkın turist ağırlayan
Antalya, bu adımı atarak sadece turizmde değil, sinema ve sanatta
da bir dünya şehri olmak istiyor. Cannes ve Berlin gibi...
İşte buna itiraz ediliyor. İtiraz da "Türk sinemasına destek
kesilecek" gibi hiç gerçekçi olmayan bir gerekçeye dayanıyor.
Ama asıl dertleri, yukarıda söylediğim sonucu, iktidara muhalefet
edecek bir bahaneye dönüştürmek.
İşin arka planında da her olayı büyütüp bir muhalefet odağına
dönüştürmek isteyen "Gezi tayfası" var. Olayın açıklanmasından
sonra akla hayale gelmeyen şeyler yapıldı.
Antalya Film Festivali'nin internet sayfası bile birebir
kopyalanarak "sahtekarlık" denecek bir noktaya taşındı. Bu da mizah
diye bir yaratıcılık örneği olarak sunuldu.
Dahası, işi sırf Antalya Uluslararası Film Festivali ilgi görmesin
diye, dünyanın ünlü sanatçılarının Antalya'ya gelmesini engellemeye
kadar vardırdılar. Lobi yaptılar. Arkasından da Antalya'yı
itibarsızlaştırmak için aynı günlerde İstanbul'da ve aynı adla
"Antalya Film Festivali" düzenleyeceklerin açıkladılar.
Bir şehre bundan daha fazla kötülük nasıl yapılabilir? Bu
düşmanlığı anlamakta gerçekten zorlanıyorum. Türkiye'de İstanbul,
Ankara, Adana ve Malatya gibi ulusal filmlerin yarışacağı çok
sayıda festival var ve onlara destek verilebilir. Antalya'yı
itibarsızlaştırmak için bu kadar çaba harcanması akıl alır gibi
değil.
Peki, niye yapılıyor?
Bu işe destek veren sanatçılar tezgahın farkında mı bilmiyorum ama
arka planında CHP'lilerin de olduğu klasik bir muhalefet aklı var.
O muhalefet aklına göre, Antalya Büyükşehir Belediyesi'ni ve doğal
olarak iktidarı bu tartışma üzerinden yıpratırsak, 2019 seçimleri
garanti olur. Tipik Gezi aklı bu...
Bunlar Antalya'nın uluslararası kimliğine, itibarına zarar
verdiklerinin farkında değil.
Oysa halk farkında ve bunu görüyor. Bu yüzden de bu kötücül
akıllara inat Antalya'ya ve uluslararası festivaline sahip
çıkmalı.