15 Temmuz kalkışmasının ardından ilan edilen OHAL kapsamında
KHK’larla bir taraftan görülmemiş tasfiyelerin gerçekleştirildiği,
diğer taraftan sivilleşme adımlarının atıldığı ilginç ve çelişkili
bir süreci yaşıyoruz.
Daha önce kayyım darbeleriyle çökertilen cemaat bağlantılı gazete
ve dergilerin, TV ve radyo kanallarının, ajansların, internet
sitelerinin tamamen kapatılıp; çok sayıda okul, hastane, vakıf ve
derneğin de aynı akıbete uğratıldığı ve on binlerce kamu
görevlisinin görevden uzaklaştırılıp gözaltına alındığı ve
tutuklandığı bir süreçte “sivilleşme” adımları...
Kuvvet komutanlarının Millî Savunma Bakanlığına, Jandarmanın İçişlerine bağlanması, daha önce sivil olarak sadece Başbakanın katıldığı YAŞ heyetine Savunma, Adalet ve İçişleri Bakanlarının da dahil edilmesi, askerî liselerle harp okullarının kapatılması.
Bir sonraki adımda belki, daha önce işareti verildiği üzere, Genelkurmay Başkanı Cumhurbaşkanına bağlanacak.
Askerî vesayetin kırılması ve sistemdeki asker ağırlığına son verilmesi açısından önemli değişiklikler bunlar. Ama bu tarzda parçalı olarak, KHK gibi hukukî boyutu tartışmalı bir yöntemle, dahası tepki ortamında hayata geçiriliyor olmaları, başarıları için risk oluşturabilir mi?
Genelkurmay Başkanı ile kuvvet komutanlarının farklı adreslere bağlanmaları, ordunun sevk ve idaresi ile emir-komuta zincirinde boşluğa sebep olur mu?
Askerî okullara kilit vurma kararı alınırken iyi düşünüldü mü? Sağlıklı çözüm bu okulları kapatmak mı, yoksa müfredat ve eğitim sistemlerine esaslı bir neşter atıp bu yönde bir reform yapmak mı?
Profesyonel orduya geçilecekse zorunlu askerliği sürdürmenin mantığı ne?