Meş’um 15 Temmuz kalkışmasının ardından koca bir yıl geçti, ama
soru işaretleriyle dolu olayın arkaplanı hâlâ aydınlatılabilmiş ve
üzerindeki sır perdesi kaldırılabilmiş değil.
Hadiseyi “araştırmak” üzere kurulan Meclis Komisyonu, o gecenin en
kritik iki ismi olan Genelkurmay Başkanı ile MİT Müsteşarını
dinleyemedi. Hazırladığı rapor muhalefete mensup üyelerce
benimsenmediği gibi, AKP’lilerin de en azından bir kısmını tatmin
etmedi. Aylarca havanda su dövmüş durumuna düştü.
İşin yargı ayağında, darbe girişiminde bulunmakla suçlananlardan yakalanıp tutuklananlar hakkındaki davalar sürüyor.
Bu davaları danışman ve avukatları kanalıyla günü gününe takip ettiğini söyleyen Cumhurbaşkanı, “Yıl sonuna kadar ciddî mahkûmiyet kararları çıkacağını düşünüyorum” da diyor, ama bu tutumuyla dava süreçlerinin sağlıklı bir şekilde cereyan etmesine gölge düşürüyor.
“Bağımsız yargı,” ensesinde Sarayın nefesini hissederek mi adaleti sağlayacak?
Darbeyle ve darbecilerle hesaplaşma iddiasıyla başlatılan sürecin, darbeyle hiç alâkası olmayan insanlara yönelik kapsamlı bir cadı avına dönüştürülmesi ise, işin rengini tamamen değiştiriyor ve konuyu çok farklı bir noktaya götürüyor.