Kazım Güleçyüz Yeni Asya Gazetesi

Âdil yargılamanın temel prensipleri

OHAL çerçevesinde devam eden tasfiye operasyonlarının hukuk çerçevesinde yapıldığı ısrarla ve tekrar tekrar ifade ediliyor, ama uygulamalar bu söylemi pek doğrulamıyor. Herşeyden önce, gerek...

29 Ekim 2016 | 704 okunma

OHAL çerçevesinde devam eden tasfiye operasyonlarının hukuk çerçevesinde yapıldığı ısrarla ve tekrar tekrar ifade ediliyor, ama uygulamalar bu söylemi pek doğrulamıyor.
Herşeyden önce, gerek açığa alma ve ihraç işlemlerinde, gerekse gözaltı ve tutuklama kararlarında esas alınan kriterlerin hukukî geçerliliği tartışmalı ve itirazlara konu.

Meselâ iktidarın milat olarak 17-25 Aralık’ı göstermesine karşılık, “Hayır, asıl milat Ergenekon-Balyoz operasyonları veya MGK’nın Ağustos-2004 kararları olmalı” diyenler var.

Kriterlerin, hedefteki “cemaat”le irtibatlı kurumlarla ilişki üzerine bina edilmesi de hukukî olmaktan ziyade siyasî ve sübjektif.

Üç ay öncesine kadar yasal bir statüye sahip olan okullar, üniversiteler, banka, sendika, yardım kuruluşu... ile bir şekilde yolu kesişen herkesin suçlu sayılması olacak şey mi?

Kaldı ki, tasfiye edilenler içinde bunlarla dahi ilişkisi olmadığı halde sırf şahsî husumete dayalı asılsız ihbarlara hedef olmuş insanların ciddî bir yekûn tuttuğu belirtiliyor.

Süreçteki en önemli problem, âdil yargılamanın en temel prensiplerinin ihlal edilmesi.

Bunların başında masumiyet karinesi olarak bilinen, “Kişi, suçluluğu mahkeme kararıyla hükme bağlanıncaya kadar suçsuz sayılır” ilkesi geliyor. Ama yaşanan süreçte insanlar suçsuzluklarını ispata zorlanmak gibi bir garabetle karşı karşıya bırakılıyor. Oysa ortaya atılan suç iddiasını ispat etme yükü suçlanana değil, suçlayana ait.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Yüreği yananlar 27 Mayıs 2018 | 2.239 Okunma Gençlere tavsiyelerimiz 13 Mayıs 2018 | 461 Okunma Gençlerle yeni ufuklara açılırken 06 Mayıs 2018 | 340 Okunma Hanımlardan Üstada: Evimiz medrese-i nuriye oluyor 29 Nisan 2018 | 327 Okunma Hüseyin Görmenoğlu 22 Nisan 2018 | 247 Okunma