BUGÜNLERDE etrafımda en çok duyduğum soru bu.
Nasıl olur da general olmuş insanlar, peygamberle konuşma
iddiasındaki bir insana kanar?
Nasıl olur da general olmuş insanlar, ceplerinde muska niyetine
Fetullah Gülen tarafından okunmuş üflenmiş bir dolarlar taşır?
Nasıl olur da savaş uçağı/helikopteri pilotları Fetullah Gülen’in
dikte ettirdiği ‘Cesaret duası’na ihtiyaç duyar?
Dikkat edin, burada inançtan, dinden, dindarlıktan söz etmiyoruz.
Onun ötesine giden bir şeyden, Fetullah Gülen’e tapmaktan, onu
kutsal bir kişi görmekten söz ediyoruz.
Üstelik birkaç kişiden, hatta birkaç yüz kişiden de söz etmiyoruz;
binlerce insandan, özenle seçilmiş yerleştirilmiş ve ana yapıya hiç
ihanet etmemiş binlerce insandan söz ediyoruz. Hem de 40 yıla varan
süreler boyunca.
Bugün Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) adını verdiğimiz ve hâlâ tam
boyutlarını kavrayamadığımız bu devasa organizasyona sadece inanç
ve Gülen’e bağlılık tarafından bakacak olursak, bu çeşit örgütlere
‘tarikat’ (İngilizcede ‘cult’) dendiğini görüyoruz. Oysa ‘tarikat’
kelimesi, geldiği dini/kültürel köken itibarıyla FETÖ’yü
açıklamıyor. Mevlevilikle veya ne bileyim Cerrahilikle FETÖ’yü
inanç düzleminde aynı yere koyamayız.
Amacım burada haddimi aşıp İslam içi terminoloji polemiği yapmak
değil; tek söylemeye çalıştığım, modern eğitim almış, rasyonel
düşünen insanların bu yapıyı ‘akıl’ ve ‘mantık’la açıklamada
zorlanacakları. Hele hele kendileri modern aydınlanmacı eğitimden
geçmiş, akıllarını kullanmaları öğütlenmiş insanların bu inanç
grubunun içinde yer almalarını kimsenin açıklayamıyor olması ise
durumu iyice karmaşık hale getiriyor.
Tarihe, hatta günümüze baktığımızda bütün semavi dinlerin içinden
zaman zaman böyle ‘sapkın’ denebilecek yapılar çıkabildiğini
görüyoruz. Hepsinde mekanizma üç aşağı beş yukarı aynı: