EVET, Milli İstihbarat Teşkilatı var, şu an FETÖ ile mücadelenin
hemen hemen tamamına hâkim durumda.
Ama MİT adli bir kurum değil; adı üstünde, işi istihbarat
üretmek.
Bir konuda istihbarata sahip olmakla mahkemede kullanılabilir
nitelikte ‘delil’e sahip olmak aynı şey değil; MİT’in işi o
delilleri üretmek hiç değil.
FETÖ ile mücadele savcılıklar ve onun emrindeki adli kolluk, yani
polis tarafından yürütülmek zorunda.
Bizim adli düzenimiz ve ceza usul hukukumuz, Türkiye çapında bir
savcının görev yapmasına engel. Yani FETÖ soruşturmaları tek tek
illerde, ilçelerde yapılacak, yapılıyor.
KARARGÂH YOK
Ama polisin hiç değilse soruşturmaların koordinasyonunu tek bir
merkezden, mesela Ankara’dan yürütmesine, Ankara’da bütün illerdeki
birimlere talimat verebilir ve bütün yerel birimlerdeki bilgiye
ulaşabilir bir ‘FETÖ ile mücadele karargâhı’ kurmasına hiçbir engel
yok.
Peki var mı böyle bir karargâh?
Hem var hem yok.
Sorsanız Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde terörle mücadele ve
organize suçlarla mücadele birimleri bu ‘karargâh’ın işlevlerini
yerine getiriyor; ama aslında özel olarak FETÖ mücadelesini
koordine etmek ve bu mücadeleyi yönetmek için kurulmuş bir birim
yok.
KOORDİNASYON OLSAYDI
Oysa Türkiye bu birimi 17-25 Aralık sonrasında kurmuş olmalıydı.
Eğer böyle bir ana karargâhımız olsaydı, büyük ihtimalle 15 Temmuz
darbe girişimi olmazdı. Çünkü bu karargâh o hazırlıkları ortaya
çıkarırdı.
Daha önemlisi, mesela Adil Öksüz, darbe girişimi yapılmış olsa bile
serbest kalamazdı.
Çünkü ortada bilgiyi paylaşmamaya dayalı ciddi bir
koordinasyonsuzluk olduğu belli. Çok sayıda üst düzey FETÖ
itirafçısı zamanında Adil Öksüz’ün önemi konusunda bilgi verdiği
halde bu kişi hakkında soruşturma açılmamış, bu kişinin izlenmemiş
olması inanılmaz bir ihmal.
Üstüne, hakkında istihbarat notları ve FETÖ ile bağlantısına dair
ihbarlar bulunduğu halde bu bilginin 16 Temmuz günü savcılıktan ve
mahkemeden gizlenmiş olmasını ekleyin, böyle bir
komuta-koordinasyon biriminin neden lazım olduğunu anlayın.
BU KARMAŞIK BİR AĞ
Burada çok sayıda kurmayla hücre usulü çalışan karmaşık bir
örgütten söz ediyoruz.
Sadece ByLock veri tabanının 50 bin kişiyi aştığı, iç içe geçmiş
ilişkiler ağının güvenlik ve adli bürokrasi başta olmak üzere iş
dünyasından bankacılığa kadar geniş bir alanda hareket ettiği, son
derece karmaşık bir örgüt bu.