DAHA önce yazmıştım, tekrar edeyim:
Türkiye’de herkes başka şeylerle meşgulken 2014 başından beri
Dışişleri Bakanlığı, mesaisini Avrupa ile ilişkileri onarmaya
ayırmıştı.
‘Avrupa ile aradaki dikenleri temizlemek’ adı verilen politikalar
demetinin detaylarına yeniden girmeyeceğim ama Türkiye’nin geleceği
doğru okuduğu geçen yazın ortalarından itibaren belli oldu ve kimse
beklemezken Türkiye ile AB yeniden yakınlaşmaya başladı.
Geçen hafta, AB Bakanı Volkan Bozkır’la Paris ve Brüksel’deydim,
önceki gün Başbakan Ahmet Davutoğlu ile Hollanda’nın başkenti
Lahey’de bulundum.
Haftaya Davutoğlu Brüksel’e gidecek; bu hafta başında Almanya
Başbakanı Angela Merkel Ankara’daydı.
Evet, çok hızlı bir yakınlaşma var ama umalım ki bu daha başlangıç olsun.
Bu yakınlaşma iki temel direk üzerinde yürüyor. Bunlardan birincisi, AB ile ticaret ve yatırımın artması; ikincisi ise Suriye krizi.
YATIRIMCILAR İSTEKLİ GÖZÜKÜYOR
Türkiye, krizden çıkmakta olan Avrupa’nın kendi büyümesini ancak ve ancak dışarı yatırım yaparak sürdüreceğini söylüyor ve Avrupalı yatırımcıları Türkiye’de yatırıma çağırıyor.
Geçen hafta Paris’te, Büyükelçi Hakkı Akil’in bir yemek
davetinde, Fransa’nın TÜSİAD’ı denebilecek önemde iş insanları
vardı, hepsi de yatırıma hazır gözüküyordu.
Önceki sabah Başbakan Davutoğlu, Lahey’e iner inmez otelde girdiği
ilk toplantı Hollandalı iş insanlarıylaydı. Hollanda zaten
Türkiye’deki en büyük yatırımcı Avrupa ülkesi, daha büyük iştah da
vardı o toplantıda.
Yani Türkiye’nin ‘İlişkilerin ilk ayağı’ dediği ayak hiç fena
gitmiyor.
Eğer bu yıl sonuna kadar AB ile olan gümrük birliği anlaşmasının
hizmetler, kamu alımları ve tarımı da kapsayacak şekilde
genişletilmesini öngören müzakereler başlarsa, Türkiye-AB ticareti
ikiye katlanabilir; bu çok önemli.