İsmail Kılıçarslan Yeni Şafak Gazetesi

Şaşırabilmek

Epeyce önce “Hayret etmek hakkımız” başlıklı bir yazı yazmış ve orada kısacık da olsa hayret meselesinde kimi şeyler söylemiş idim. Bugün, sanki o girişin bir devamı olsun istiyorum...

28 Temmuz 2018 | 197 okunma

Epeyce önce “Hayret etmek hakkımız” başlıklı bir yazı yazmış ve orada kısacık da olsa hayret meselesinde kimi şeyler söylemiş idim. Bugün, sanki o girişin bir devamı olsun istiyorum yazdıklarım.

Eskiler, yani arifân ve sadıkân “hayret makamı” derlermiş. Yaratanın yarattığı her canlıya, her nesneye, her duruma hayran olabilmek, hayranlıkla bakabilmek, zerredeki kâinatı, kâinattaki zerreyi görebilmek makamı…

Hayret makamı, vuslat makamından önceki makamlardandır. Dünyaya hayranlık dolu gözlerle bakmak insan için “önemli bir derece”dir yani. “Bazısı hayrette kalur, bazısı vuslatlanur” demiş ya şair, öyle işte.

Hadi şunu biraz derinleştirmeye çabalayalım. Birbirine yakın anlamlarda tariflenen hayret ile şaşkınlık arasında ciddi nitelik farkları var. Bir kere şaşkınlıkta bir kafa karışıklığı, bir dağılma, bir boş bulunma gerekiyor. Bir hazırlıksız yakalanma durumu var şaşkınlıkta. “Korktun mu?” sorusuna “korkmadın, şaşırdım sadece” cevabını verirseniz bu hazırlıksız yakalanmayı kast etmiş olursunuz. Hayret etmekte ise bir oturmuşluk hali var. Çünkü denebilir ki, şaşkınlık ile hayret etmeyi birbirinden ayıran en önemli mesele “iradi olup olmamak” meselesi. İrademiz dışında şaşırır, irademiz olmadan hayret edemeyiz.

Yunus Emre pirimizin “Hak bir gönül verdi bana, ha demeden hayran olur” diyerek aklımıza mıh gibi kazıdığı “hayret etmek” artık dünyamızdan yavaş yavaş çekiliyor. Kimsenin yaratılana bakıp yaratanı tefekkür etmeye vakti yok, en çok bundan. Kaldı ki adına bilim dediğimiz ideoloji biçimi bize hayret edecek, hayret edebilecek pek bir şey bırakmamaya kararlı görünüyor. “Leoparlar bunca hızla koşuyorlar çünkü kas ve ciğer sistemleri…” diye başlayan cümlelerle her şeyi “algınabilir” hale getirmeye çabalıyor bilim denen ideoloji. Oysa koşan bir leopar gördüğümüzde bence söylenmesi gereken şudur: “Hay maşallah, ne güzel koşuyor mübarek hayvan.” Ve hayır, bu leoparların kas ve ciğer yapılarıyla ilgilenmemizi değil, tam tersine ilgilenmemizi gerektiren bir cümledir. Hayret ettiğimiz canlının/nesnenin/durumun hakikatine erişme meselesidir çünkü.

Şaşırmanın edeple, arla, ahlakla yakın bir ilgisi olan bir manası daha vardır malum. Ona da temas edelim burada. İnsan edebe, ahlaka, ara, namusa uygun olmayan bir durum gördüğünde “şaşırabildiği” için norm geliştiren bir canlıdır aynı zamanda. Denebilir ki şaşırma duygusu kalmamış insanın ahlaki herhangi bir normu da kalmamış demektir.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
İsmailağa buluşması: Sahi nedir bu Halidilik meselesi? 05 Mayıs 2024 | 1.377 Okunma İsmailağa buluşması 04 Mayıs 2024 | 1.784 Okunma Sosyal çürüme yazıları 6: Gösterişli sefalet cumhuriyeti 30 Nisan 2024 | 3.474 Okunma Bi şey yapmalı! 28 Nisan 2024 | 416 Okunma Sosyal çürüme yazıları 5: Varlık vehmi cumhuriyeti 27 Nisan 2024 | 338 Okunma