İsmail Kılıçarslan Yeni Şafak Gazetesi

Maturidi’yim de o ne paeki?

Doğrusu bu ya, son zamanlarda herhangi biri bana ‘itikatta Maturidi, amelde Hanefi’yim’ ya da ‘itikatta Eşari, amelde Şafii’yim’ dediğinde ona derhal ‘peki İmam Maturidi, İmam Hanefi, İmam Eşari, İmam Şafii...

09 Eylül 2017 | 909 okunma

Doğrusu bu ya, son zamanlarda herhangi biri bana ‘itikatta Maturidi, amelde Hanefi’yim’ ya da ‘itikatta Eşari, amelde Şafii’yim’ dediğinde ona derhal ‘peki İmam Maturidi, İmam Hanefi, İmam Eşari, İmam Şafii hakkında ne biliyorsun? Bu dört önemli insanın düşünceleri, zihin yapıları, fetvaları, dini yaklaşımları hakkında bildiğin nedir?’ diye sorasım geliyor.

Daha da keskinleştireyim meseleyi. Bugün içimizden herhangi biri ‘Maturidi’yim’ dediğinde tam olarak neyi kastettiğini biliyor mu? Geçtik ‘tam olarak’ kalıbını, ‘Maturidi zihin’ denildiğinde herhangi bir şey canlanıyor mu zihninde?

Bu noktada denebilir ki ‘yaşayan onca hoca, onca alim var? Anlatmıyorlar mı Sünniliği, Maturidiliği, Hanefiliği?’ Birkaç müstesna isim hariç bu sorunun cevabı koca bir hayır bence. Zira bugün hocalarımız ve alimlerimiz sadece ‘yasaklar ve sınırlar’ alanıyla ilgileniyorlar ve/veya ilgilenmek zorunda kalıyorlar. Biraz iddialı olabilir ama şöyle düşünüyorum. Hoca ve alimlerimiz dini maalesef sadece ‘fetvalar’ alanına sıkıştırmak zorunda kaldıkları bir dönemi yaşıyorlar. Ve hayır, bu en genel anlamda hocalarımızdan değil, mevcut şartlardan kaynaklanıyor. Malum, hoca dediğin insan modeli kendisine ne sorulursa ona cevap verir. Ve bugün içinde bulunduğumuz şartlar insanlara ‘Maturidi zihin nasıl bir zihindir?’ sorusunu değil, ‘sakız çiğnemek orucu bozar mı?’ sorusunu sordurtuyor.

Bu niye böyle? Bunu uzun uzun düşünmek, tartışmak, yazmak lazım gelir.

‘Maturidilik’ dedik değil mi? Önce yargımı belirteyim: Bence Maturidilik bir İtikat mezhebinden çok bir ‘düşünüş ve eyleyiş biçimi’nin adıdır. Böylelikle belki şunu da söyleyebiliriz. Maturidilik ve Hanefilik, birbirinden ayrı iki olgu değil, birbirlerinin mütemmim cüzüdürler. Üstelik ‘itikatta mezhep’ teoriyi, ‘amelde mezhep’ pratiği belirlememektedir. Zira dinimizde herhangi bir teori-pratik ayrımı bulunmadığı gibi herhangi bir ‘biçim-içerik’ ayrımı da bulunmamaktadır. Teori aynı zamanda pratiktir, biçim aynı zamanda içeriktir. Şu bir türlü anlayamadığım ‘amelde mezhep-itikatta mezhep’ meselesinin kendimce çözümü tam buradadır.

Bir gazete köşesine sığacak mesele değil, bunu elbette biliyorum, ancak yine de son zamanlarda masamda duran üç kitabın yardımıyla şu Maturidilik meselesine biraz dikkat çekmek isterim.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
İsmailağa buluşması 04 Mayıs 2024 | 1.651 Okunma Sosyal çürüme yazıları 6: Gösterişli sefalet cumhuriyeti 30 Nisan 2024 | 3.471 Okunma Bi şey yapmalı! 28 Nisan 2024 | 416 Okunma Sosyal çürüme yazıları 5: Varlık vehmi cumhuriyeti 27 Nisan 2024 | 338 Okunma Sosyal çürüme yazıları 4: Ahlâkî pozculuk cumhuriyeti 23 Nisan 2024 | 452 Okunma