İsmail Kılıçarslan Yeni Şafak Gazetesi

Bahar

Hızır olmadığını biliyorum, elbette biliyorum bunu. Fakat adımlarının geride bıraktığı o muazzam boşluklar her seferinde yeşilleniyor benim için. Ruhumun esrimesini, aklımın küçük bir...

01 Nisan 2018 | 215 okunma

Hızır olmadığını biliyorum, elbette biliyorum bunu. Fakat adımlarının geride bıraktığı o muazzam boşluklar her seferinde yeşilleniyor benim için. Ruhumun esrimesini, aklımın küçük bir kırlangıç gibi uçup gitmesini fotoğraf çekildiğini son anda fark eden adam şaşkınlığıyla karşılıyorum. Böylece “Hızır” diyorum sana.

Kervanbaşı olmadığını biliyorum, elbette biliyorum bunu. Fakat sesini her duyduğumda, her “kimse var mı orada” sorusunda anlıyorum ki birazdan bir ip sarkıtılacak tam dibinde kalakaldığım kuyuya. O ipe tutunarak tutunacağım tutunulacak ne varsa. O ipe tutunarak göreceğim güneşi. O ipe tutunarak yeni baştan davranacağım besmeleye. O ipe tutunarak sultan olacağım. Böylece “kervanbaşı” diyorum sana.

Yusuf olmadığını biliyorum, elbette biliyorum bunu. Fakat uzaklardan incecik esen o rüzgâr her seferinde senin kokunu taşıyor bana. O rüzgârla sermest oluyorum. “Gömleğini yollasa ben fakire” diyorum, “gömleğini yollasa ve gözlerime sürsem ve açılsalar ve görsem görmem gerekeni ve yeniden aşk ile yeniden aşk için, yeniden… Böylece “Yusuf” diyorum sana.

Asiye olmadığını biliyorum, elbette biliyorum bunu. Fakat her seferinde Nil’de salınan beşiğimi cariyeler bulsunlar, bulup sana getirsinler istiyorum. Yüzüme bak ve merhamet et bana. Gözlerime bak ve merhamet et. Elimi tut ve merhamet et. Senin merhametin vesile olsun ve o sayede kalayım hayatta. Böylece “Asiye” diyorum sana.

İdris olmadığını biliyorum, elbette biliyorum bunu. Fakat bana sandaldan bir elbise biç istiyorum. O elbiseye bürüneyim ve o elbiseyle arınayım ve o elbiseyle anayım seni. Dosta-düşmana, gence-yaşlıya elbisemi gösterip “o biçti bunu” diyeyim, “o biçti bunu. O yüzdendir bunca güzelliği. Güzelliği güzelliğindendir ve onun da güzelliği O’nun güzelliğindendir. Her şey O’nun güzelliğindendir.” Böylece “İdris” diyorum sana.

Taptuk olmadığını biliyorum, elbette biliyorum bunu. Fakat bana kesilecek odunu sen göster istiyorum. Dergâhına yıllarca tek bir eğri odunun girmesine izin vermeyeyim istiyorum. Günün birinde eşiğine geleyim ve sen bana “bizim Yunus” diye seslen istiyorum. “Bizim Yunus” olayım istiyorum. Göğsümde bir inşirahla çözülsün dilimin bağı ve söyleyeyim istiyorum. Durmaksızın söyleyeyim. Durmaksızın anayım adını. Böylece “Taptuk” diyorum sana.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sosyal çürüme yazıları 6: Gösterişli sefalet cumhuriyeti 30 Nisan 2024 | 3.355 Okunma Bi şey yapmalı! 28 Nisan 2024 | 415 Okunma Sosyal çürüme yazıları 5: Varlık vehmi cumhuriyeti 27 Nisan 2024 | 337 Okunma Sosyal çürüme yazıları 4: Ahlâkî pozculuk cumhuriyeti 23 Nisan 2024 | 452 Okunma Sosyal çürüme yazıları 3: Şişirilmiş dudaklar cumhuriyeti 20 Nisan 2024 | 918 Okunma