İsmail Kılıçarslan Yeni Şafak Gazetesi

Anne ben sanırım Kemalist oldum

Öteden beri şöyle derim: “Bir Osmanlı subayı olan ve İstiklal Harbi’ni kazanan Mustafa Kemal’le pek çok konuda anlaşabilirim. Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk ile pek çok konuda devasa...

12 Kasım 2019 | 4.540 okunma

Öteden beri şöyle derim: “Bir Osmanlı subayı olan ve İstiklal Harbi’ni kazanan Mustafa Kemal’le pek çok konuda anlaşabilirim. Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk ile pek çok konuda devasa görüş ayrılıklarımız vardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin müesses nizamı haline getirilmiş Kemalizm’den ise nefret ederim.”

Hayır. Geçmişten bu yana nedenlerini her fırsatta uzun uzun anlattığım bu meselelere geri dönecek, tekrar tekrar anlatacak değilim. Kabası şudur fakat: Mustafa Kemal ile hedeflerimiz aşağı yukarı aynıdır. Atatürk’le hayata baktığımız yer çok farklıdır. Kemalizm ise kendisine benzemeyeni yok etme amacı güden baskıcı, leş, nefret ettiğim bir ideolojidir.

Sarı Paşa’nın vefat yıldönümü olan 10 Kasım’da gün boyu çok ilginç paylaşımlar, çok ilginç yaklaşımlar gördüm sağda solda. İşbu yazı bu nedenle kaleme alınmıştır.

Bir kere Kemalistlerden başlayayım. Her zamanki “anma tonu” ile Sarı Paşa’yı yâd ettiler. Bu ton bence neredeyse “ritüel”e varan bir ton ama çocukluğumdan beri alışkınım buna. “Ölmedi, kalbimizde yaşıyor” cümlesiyle başlayıp “olmasaydın olmazdık”a ilerleyip kapanışı “çok da güzel rakı içerdi” zevzekliğiyle yapan bir anma dili geliştirmiş Kemalistler yıllar içerisinde. Bu ritüelle bezeli anma dili bence artık kültür tarihçilerinin ve teoloji uzmanlarının çalışmalarına konu olacak denli kemikleşmiş, belirgin hale gelmiştir. Dolayısıyla dün şaşırmadığım şeye bugün de şaşırmadım.

Şu vardı yine de: Bu yıl Kemalistler arasında hani şu “Atatürk’e benzeyen adam” üzerinden teolojik bir tartışma yürütüldüğüne şahit olup oldukça eğlendim. İslâm tarihindeki fıkıh-kelâm odaklı mezhep tartışmalarına benzettim tartışmanın dilini. Benzetmek gibi olacak ama olsun. Gördüğüm kadarıyla Kemalizm’in Şia fırkası Sarı Paşa’nın benzerine de saygı duyulması gerektiğini savundu. Sünni Kemalizm “tazimde aşırıya gidilmemesi” şartı getirerek cevaz verdi duruma. Mutezile “her yeşil gözlüye Atatürk denmez, Atatürk’ün kendisi değil fikirleri anılır” diyerek açılım getirdi meseleye. Vahhabi Kemalistler ise gün boyu “görüldüğü yerde dövülmelidir” fetvası verdiler zavallı adamcağız hakkında. Ben aslında bu hususta Mutezileyi haklı bulmakla birlikte tarihsel sorumluğum gereği Sünni Kemalistlerin görüşlerine itibar ettim. Ayrıca adamcağız da fazla abartmadan üç kuruş ekmek parası kazansın yani.

Gelelim bunun kadar eğlenceli olmayan diğer meseleye.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
İsmailağa buluşması: Sahi nedir bu Halidilik meselesi? 05 Mayıs 2024 | 1.853 Okunma İsmailağa buluşması 04 Mayıs 2024 | 1.799 Okunma Sosyal çürüme yazıları 6: Gösterişli sefalet cumhuriyeti 30 Nisan 2024 | 3.474 Okunma Bi şey yapmalı! 28 Nisan 2024 | 416 Okunma Sosyal çürüme yazıları 5: Varlık vehmi cumhuriyeti 27 Nisan 2024 | 339 Okunma