Sabah gazetesinin Yeni Türkü grubunun solisti Derya Köroğlu ile
yaptığı röportaj ve sonrasında yaşananlar 'medya etiği' çalışanlar
için güzel bir 'vakıa incelemesi' sayılabilir.
Şuradan başlayalım: Üzerinde bunca gürültü çıkarılan bu haber,
aslında 'onaylı' bir söyleşi...
Muhabirimiz Tuba Kalcık ile müzisyen Derya Köroğlu önce yüz yüze
mülakat yapıyorlar. Köroğlu yayımlanmadan önce söyleşinin son
halini görmek istiyor.
E-posta yoluyla haberleşiyorlar ve Köroğlu söyleşinin gazetede
yayımlanan halini bizzat onaylıyor.
Bu durumda Köroğlu'nun "Cımbızla oradan çekilip parça parça
kelimeleri bir araya getirerek bana 'söylettirilen' sözlere
inanmayın" şeklinde bir açıklama yapması, kimse kusura bakmasın ama
son derece saçmadır.
Anlaşıldığı kadarıyla müzisyen çevresinden gelen baskıyla
yüzleşebilecek cesareti gösterememiş ve mahalle ırkçılığına yenik
düşmüştür.
Peki, Sabah gazetesinin hiç mi hatası yok?
Elbette var. Öncelikle 'onaylı söyleşi' adı verilen uygulamadan
mümkün mertebe kaçınmak gerekir.
Kimi durumlarda bu yöntem tercih edilebilir ama bu da ancak
söyleşideki maddi hataların, mantık hatalarının, yanlış
anlaşılmaların önüne geçmek içindir.
Oturup söyleşinin yeniden yazılmasına ya da bazı bölümlerin
bütünüyle çıkarılmasına izin verilemez, verilmemelidir.
Devam edelim...
Köroğlu'nun itiraz etmesi üzerine Sabah gazetesi röportajın ses
kayıtlarını yayımladı. Bazı okurlarımız bunu etik bulmadı. Çok
sayıda şikâyet mesajı geldi.
Birçoğuna tek tek yanıt verdiğim gibi maalesef bu hususta
okurlarımıza katılmıyorum. Ses kayıtlarının yayımlanması kesinlikle
etiktir. Hatta sadece etik değil, aynı zamanda gereklidir.
Haber kaynağının gazeteyi yanılttığı ya da önce söyleyip sonra
şaştığı, söylediklerini inkâr ettiği durumlarda konuyla ilgili
belgeleri yayımlamak gazetenin görevidir. Aksi düşünülemez bile.
Sessiz kalmak ciddi bir inandırıcılık sorununa yol açar....