James Last'ın ölüm haberini okurken, farkında
olmadan Yıldırım Gürses'in o çok duygulu şarkısını
mırıldanmaya başlamışım..
"Elveda, elveda gençliğim
Elveda, ey hatıralar
Elveda mesut günlerim,
Ümit dolu sayfalar..
Yine mevsimler dönecek,
Yine yapraklar düşecek
Giden gençliğimiz
Geri gelmeyecek."
Son zamanlarda, içeride ve dışarıda, gençlik arkadaşlarımız,
gençliğimize eşlik edenler öyle fazlasıyla arka arkaya gitmeye
başladılar ki..
James Last'ı bugünün gençleri bilmez.. Bizim favorilerimizdendi.
Yani, sevgili kuzenim Ahmet'le (Kışlalı) benim..
Kızların gece çıkmaları yasaktı bizim gençliğimizde..
Buluşmalar gündüz olurdu. Öyle gündüz açık diskolar falan da yok..
Ya bir pastaneye gider oturursun, ya da sinemaya gidersin..
Guruptan birinin hafta sonu evi boş olursa, aile bir yere falan
gittiğinden parti yaparsın.. "Boş ev var!.."
En müthiş şey o, üniversite kantininde.. "Boş ev var!." parti
yapmak demek çünkü!...
Yani dans etme imkanı, yani bakarak öldüğün kıza dokunma, sarılma
şansını yakalamak..
Biz bu bakımdan fevkalade şanslıydık. Çünkü Ahmet, ağbisi M. Ali
Ağabey'le yaşardı. Yani her zaman emrimize hazır bir evimiz
vardı..