Gazetecinim objektif olması gerektiğini unuttuk.. Herkes kendi
kafasına göre takılıyor.. Ön sayfalardakiler, siyasi yanlarına,
arka sayfalardakiler, tuttukları takımlara göre haberliyor,
başlıklıyor, yorumluyorlar. Böyle olunca bir gün önce yazdıklarını
ertesi gün kendileri tekzip ediyorlar.. Bu yüzden bu ülkede medya
dördüncü güç olma özelliğini yitirmiş.. Hiçbir şeyi
düzeltemiyoruz..
Bazı muhalif gazetecilerin tutuklu yargılanmasına hem de nasıl
karşı, muhalif basın.. Aylardır neler yazıyorlar.. En çok
tekrarladıkları cümle..
"Tutukluluk, ceza gibi kullanılıyor.."
"İlke" varsa tamam.. Ama var mı?.
İşte en muhalif gazetelerden son bir hafta içinde yargıya saldıran
haber ve yorumlar..
"Polisi vurup şehit eden hırsızın on bir kez yakalanıp serbest
bırakıldığı öğrenildi."
"Nişanlısı şort giyiyor diye genç kızı döven dört kişi serbest
bırakıldı."
"Deniz Baykal'ın oğluna kafa atan güvenlik görevlisi serbest
bırakıldı."
"Hürriyet foto muhabiri şikâyetini geri alınca, Emirgân zorbaları
tahliye oldu.."
Şimdi işin "Hukuk" yanına bir bakalım..
"Tutuklu yargılama"ya temel olarak karşıyım. Hep de karşı oldum,
1957 kasımında bu mesleğe başladığımdan beri..
"Şeriatın kestiği parmak acımaz.." Bu gerçek..
"Suçlu olduğu kanıtlanana dek herkes masumdur" Bu daha da
gerçek..
O zaman "Tutuklu Yargılama" bazı zorunlu haller dışında olmamalı..
Bağlarsın kefalete ya da ötesi, ayağına takip fırsatı veren
bilekliğe, sonra yargılarsın ki, adam beraat ederse, boşuna yatmış
olmasın..
Yargının bizdeki gibi ağır işlediği yerde, tutuklu yargılama,
doğrudur, peşin ceza gibi oluyor.. Oluyor da, sadece "Bizim
tutuklumuz"a oluyor..
Sevmediğimiz, kızdığımız kişiler, ille de tutuklanmalı, öyle
yargılanmalılar..
O zaman bu nasıl ilke?.
"Benim gazetecim niye tutuklu yargılanıyor" diyenler, sırf Sinan
Çetin'in oğlu diye Rüzgar Çetin'i aylarca tutuklu yargılatmadı mı?.
Şimdi de, hem de "Kafa atmak" gibi en basit mahalle kavgasında bile
olan bir şey için tutuklama istemiyorlar mı?.