3 Aralık cumartesi, "Dünya Engelliler Günü"ydü.. Okunacak o
kadar şey birikmişti ki, evden pek çıkmadım.. Evde olunca haber
kanallarını dolaşırım, "Ne var ne yok" diye.. Hemen hepsinde
"Engelli" özel programları vardı ve hemen hepsi, "Engelliler"in,
aslında nasıl "Engelsiz" olduklarını anlatmaya çabalıyordu.
Hemen her ekran, "Engelli" dediği insanları ekrana getiriyor, onun
başarılarını gösteriyordu.
Bir sağırın "Beethoven yaptıysa ben niye yapmıyorum" deyişi aklımda
kaldı.
Güzeldi tabii..
Ama kafama takılan şey başka..
İnsanlara önce "Engelli" diyor, sonra da onlara aslında nasıl
engelsiz olduklarını kanıtlamaya çalışıyoruz..
Ben herhangi bir fiziksel eksiği olan insana "Engelli" denmesine
hep karşı çıktım.. Daha önce daha da beterdi. "Özürlü"
diyorduk..
Niye?.
Kibarlıktan..
Yazının girişinde "Sağır" dedim, dikkat ettiyseniz.. "Duyma
engelli" değil..
Efendim, "Sağır" lafı kaba imiş.. "Duyma engelli" deyince, kibar
oluyormuş..
Nerden çıkıyor bu?.
Kilis'te iki büyük aile vardı, ben küçükken.. Sağıroğulları ve
Topaloğulları.
Ben Sağıroğullarındandım. Cemal Dayımın eşi de
Topaloğullarından..
Herkes de soyadı ile gurur duyardı.
Köroğlu en ünlü Türk kahramanlarından biri değil mi?.
Altın Top ödüllü futbolcumuz Tanju'nun soyadı "Çolak" değil
mi?.
Hangi fiziksel sakatlık, aşağılama sebebi olur?. Olursa, sakatlık
asıl bizim kafamızda olmaz mı?.
Mesele fiziksel eksiklikleri olanları "Engelli" diye damgalamak
değil, onların "Engelsiz Yaşama" haklarını nasıl sağlarız, onunla
uğraşmaktır. Senede bir gün, kara vicdanlarımızı rahatlatmak için
göstermelik şovlarla bir yere ulaşılmaz.