Valla memleketi kurtaran yüzlerce köşe yazarı var. Ben
İstanbul'u kurtarma savaşıma dönüyorum. Çünkü her gün öyle
gelişmeler oluyor ki, bu kentin çilelerine bir türlü sıra
gelmiyor.
Mesela şu "Motosiklet Rezaleti" yazısını ne zamandır yazmaya
kararlıydım, ama her gün öyle gelişmeler oluyor ki, durmadan
erteliyorum.
Dün öğle üzeri hem de tam Sabah Gazetesinin önündeki kaldırımda
yürürken, bir motosiklet nerdeyse üzerime çıkınca, elimle işaret
edip durdurdum..
"Burası kaldırım biliyor musun" dedim, "34 HY 4061" plakalı
sürücüye..
"Ama ben Sabah'a gidiyorum" dedi.
Mazerete bakar mısınız?.
"Nereye gidersen git. Burası yaya yolu. Oysa sen araçsın. Araç
yolunu kullanacaksın. Otomobili olan nasıl gidiyorsa, sen de ayni
yoldan gideceksin.." Güldü.. Bastı gaza, gitti!.
"Bu defa kıyamet kopsa yazacağım" dedim..
Bu sabah yazma kararı ile gazetenin önünde arabamdan indim ki, gene
bir motosiklet kaldırımda üzerime çıkıyordu. Kaldırımlar bu kentte
artık yayalar değil, kural tanımaz motosikletlerin olduğu
için..
***
Motosikletler, zaten feci İstanbul trafiğinin son canavarları
oldular.. Üstelik araç trafiği sadece yollarda iken, bunlar
kaldırımlara da bela oldular..
Neden?. Çünkü bu trafiğe kayıtlı araç, kendisini yaya kabul
ediyor.. Bu yüzden kaldırımdan gidiyor.
Karşıdan karşıya yaya kaldırımından geçiyor.
Tek yönlü yola yasak yönde giriyor ve gidiyor. "Sağa, sola, geriye
dönülmez" işaretleri onlar için geçerli değil. Canlarının istediği
her yöne dönüyorlar.. Çünkü onlar yaya.. Bu arada ölümcül kaza
tehlikeleri yaratıyorlarmış.
Kimin umurunda..
Kaldırıma araç parkı güya yasak..
Her pizzacı başta fast food dükkanının önündeki kaldırım, park
etmiş motosikletlerden yürünmez hale gelmiş. Akan trafiğin arasına,
yola inmeye mecbur kalıyor yaya.. Gene tehlike..
Bu fast foodcular, hiç bir sözleşme yapmadan, hiç bir sosyal
güvenlik sağlamadan (Kontrol edin SGK Müfettişleri) bir lafla işe
başlattıkları motosiklet sahibi herkesi, bir lafla da
kovabildiklerinden, zavallı kuryeler paketi en hızlı sürede teslim
etmek zorundalar. Geç kalırlarsa işlerine son verileceğini
bildikleri için, her türlü kuralı ihlal ederek, her türlü ölümcül
tehlikeyi yaratarak, çılgın gibi sürüyor, akıl almaz slalomlar
yapıyor, hiçbir yasak tanımıyorlar.
Gazetelerde okuyorsunuz..
"Otobanda giderken, direksiyon kontrolünü kaybetti. Üç ölü var.."
Niye kaybetti adam peki kontrolü..
Üzerine çılgın slalomlarla gelen motosiklet yüzünden. Arabadakiler
morgda.. Basıp giden motosiklet kim bilir nerde?.
Bu hiç bir kuralı tanımayan motosikletleri kontrol, denetim kimin
görevi?.
İstanbul Trafik Müdürlüğü'nün..
Geçiniz.. Tüm bu suçlar, trafik polislerinin gözleri önünde
işleniyor.. Polisler de öyle bakıyorlar..
Sabah'ın önünde yaya kaldırımında ben yeşil ışık bekliyorum.
Yanıyor. Yürüyorum, üzerime bir motosiklet geliyor. O da yaya
kaldırımı başında ışık bekliyor, yaya ile beraber karşıya geçmek
için..
Ve de orda görevli bir trafik ekibi, o kavşakta durmadan düdük
çalan (Ne işe yarıyorsa) bir trafik polisi var.. Bön bön
bakıyor..
İşaret ediyorum.. "Bu ne yapıyor" diyorum.
Polis şaşkın bana bakıyor.."Neye kızıyorum, adamın suçu ne"
diye..
Çünkü İstanbul'un istisnasız bütün trafik polisleri,
motosikletlerin "İnsan/ Yaya" olduğunu farz ediyorlar.
Aksini kanıtlasınlar. Bana "Kaldırımda, ters istikamette gittiği,
yasak dönüşler yaptığı, park yasağına uymadığı için yazılmış" bir
tek ceza makbuzu kopyası göstersinler, ellerinden öperim.
Ama kendine güvenen biri varsa içlerinde, yarım saatini bana
ayırsın.
Birlikte sokağa çıkalım, onlarca motosiklet cinayetini canlı
göstereyim..
Şimdi ayni zaman Ohal Valisi sıfatı ile yetkileri nerdeyse sınırsız
hale gelmiş İstanbul Valisi'ne sorularım var..