"Türk mutfağı, sağlıklı, geleneksel ve atıksız yönleriyle dünya
mutfaklarında öncü bir yer edinecek. Bu güce inanır, el birliği
yaparsak, gastrodiplomasi alanında yeni rekorlar kırabiliriz."
Cümleye, daha doğrusu cümlenin her kelimesine dikkat edin.. Bir
mutfak tarif ediyor önce..
Sağlıklı.. Geleneksel.. Atıksız!. Bir geleneksel yemeği,
kullandığınız hiçbir malzemeyi ziyan etmeden hazırlıyorsunuz..
Mümkün mü?.
Evet, hem de nasıl mümkün.. Babam subaydı. Edirne'den Van'a,
Bandırma'dan Kilis'e, Hatay'a dolaşmadığımız yer kalmadı. Gerçekten
her bölgenin, her yörenin bambaşka geleneksel yemekleri vardı. İlk
zamanlar savaş ve kıtlık yıllarıydı. Hemen her şeyi karneyle, mühür
bastırıp alırdık. Zerre ziyan etmek ne mümkün.. Ama annemin
pişirdiği yemeklerde zaten atık çok çok az olurdu. Ama onları da,
tavuklar, hindiler, kediler, köpekler gibi evcil hayvanlara
verirdik. Ve gerçekten evde pişen, sadece bizim evde değil,
Kilis'te anneannemin, Manyas Çavuşköy'de babaannemin ocaklarında
pişen geleneksel Kilis ve Çerkez mutfağı yemeklerinin hepsi
sağlıklı ve atıksız yemeklerdi.
"Sağlıklı" sözcüğünü ikiye ayırmak lazım..
Birincisi.. Pişen yemekler kimseye...