İzmir'e gitmeye bayılırım. İzmir'i ve İzmirlileri çok
sevdiğimden bir defa.. İkincisi başta Sevgili Ağabeyim, yengem ve
ordaki can dostlar, Ünal Ersözlü ve Muzaffer Tagıl aileleriyle
dünya güzeli programlar yaparız..
Bu defa da öyleydi.
Hem de, İtzhak Perlman gibi muhteşem bir kemancıyı da
içeren bu yılki İzmir Festivalinden ancak kapanışta haberim oldu.
Ayıp benim değil, festivali düzenleyenlerin. Yahu PR diye bir
meslek var ülkemizde 50 yıldır. Bu ülkede kültürü, sanatı yazan,
hem de heyecanla yazan kaç kişi var?. Bu internet devrinde onlara
ulaşmak, haberdar etmek zor mu?.
Tesadüfen öğrendim ki, geçen perşembe kapanıyormuş, hem de Cenevre
Balesiyle..
Koştum tabii.. Program da anında yapıldı. Benim İzmir kamp yerim,
Muzo'nun yeri Kaya Termal'de buluşma.. O otelin bayıldığım poğaça
ve limonatası ile atıştırma.. Sonra Urla'daki o bayıldığım Topçu'da
asıl akşam yemeği.. Fuar Açık Hava Tiyatrosu'nda bale.. Ve ertesi
sabah, gene Kaya Termal'in gene bayıldığım terasında kahvaltı..
Ordan ver elini Bodrum, ailecek..
Programın hepsi harika gitti..
Fuar Açık Hava kısmı hariç.. O Açık Hava Tiyatrosu geceyi tam bir
işkenceye dönüştürdü. Cenevre Balesi'nin harika şovuna
rağmen..
Niye?.
Çünkü Fuar Açık Hava Tiyatrosu, tiyatro değil, tam bir işkence
alanı.
"İstanbul'un sahibi yok" diyorum.. İzmir'in var mı?.
İki yıl evvel bu tiyatronun rezil halini anlatmış, "Hayvan bağlasan
durmaz" demiştim.