Bakırköy'den eve dönüyorum E-5'ten.. Köprüye yaklaşırken yol
tıkandı.. Tıkanan oto yollar bu ülkede seyyar satıcılara ve
dilencilere açılır.. Dilenciler genelde çocuklardır.. 5-6 yaşında
çocuklar.. Acır, üç beş kuruş verirsiniz.. İki adım ötede onları
çalıştıran dilenci mafyasının adamları hemen çocuğun elinden
alırlar. Para o rezillere gider..
Bu yıllardır böyledir.. Bugüne dek, bir tek bir İstanbul
Valisi Erol Çakır, çocukları çalıştıran mafyaya ve ailelere
savaş açmıştı. Savaş yöntemi kolay.. Çocuğu
çalıştırmayacaksın.
Gecenin saat birinde, Tarabya'daki meyhanelerde sarhoş masaları
arasında dolaşıp, elindeki mezarlıklardan toplanmış çiçekleri satan
çocukları toplayıp ailelerine teslim edeceksin, tekrarında yasal
işlem yapacağını söyleyeceksin. Yapacaksın da..
Çakır'ın zamanında, dilencilik yapan, yaptırılan çocuk kalmadı
sokaklarda.. Ne gece, ne gündüz..
Bizde düzen yasalarla değil, adamlarla oluşur. Çakır gitti, çocuk
dilenciler katlanarak geri döndüler.. Bir daha İstanbul'a sahip
Vali, Emniyet Müdürü görmedim..
Neyse.. Yol tıkandı.. Baktım, 7-8 yaşlarında, esmer, baş
örtülü nasıl sevimli bir kız çocuğu.. Elinde bir paket mendil..
Yaklaşınca anladım.. Suriyeli.. Az ilerde biri daha.. Biri daha..
Köprü yolunda E-5'i Suriyeli çocuklar doldurmuş.. İstanbul'un o
düzensiz, o herkesin boş gördüğü 2 metrelik yere çılgın gibi dalma
atağı yaptığı çılgınlar trafiğinde can pahasına dolaşıyorlar.. O
sıcakta.. Sabahtan beri.. Üç kuruş için..
Ne yediler acaba?. Bir simit?..