İstanbul'un trafik katilleri arasına hızlı bir şekilde
motosikletler de girdiler.. Baktılar bu kentte trafik başı boş,
baktılar bu kentte ne yapsan yanına kâr kalıyor, baktılar polisler
gözleri önünde işlenen suçlara bile göz yumuyor, boş
veriyorlar..
Azdıkça azdılar..
Vali yok.. Emniyet Müdürü yok.. Trafik müdürü zaten yok.. Kime
yazsam?. İçişleri Bakanı'na mı, yoksa başbakana mı?. Ya da 2019'u
bekleyip, tam yetki ile devletin başına geçecek Cumhurbaşkanına
mı?.
İnanın, bir gazeteci olarak insanın kendini "Çaresiz" hissetmesi
feci bir şey.. Hani filozof şair, "Söylesem tesiri yok, sussam
gönül razı değil" demiş ya, o haldeyim, bu motosiklet rezaleti,
faciası, iğrençliği, başıboşluğu karşısında..
Gece ekranda bir görüntü izledim.. İki motosikletli.. Birinin
altında fevkalade pahalı bir motor var. Ötekinin elinde kamera..
Otoyolda son hızla gidiyorlar.. Öndeki motor üzerinde cambazlık
yapıyor.. Yatıyor, kalkıyor.. Öteki de arkadan çekiyor..
Ve de utanmayı, sıkılmayı geçin, içinde zerre "Devlet korkusu"
olmadan, sosyal medyada yayınlayıp caka satıyorlar. Kaza olsa
maazallah zincirleme olur o yolda, o hızla.. Onlarca ölü
yaralı..
Bu işi pervasız yapıyor ve de dünyaya yayınlıyor adamlar.. Trafik
Müdürü olsam yerin dibine geçerdim..
Ama yok ki, İstanbul'un trafik müdürü..
"Bunu artık yazacağım" diye karar verdim. Sabah gazetenin önünde
arabadan indim.. Kulaklarımı sağır eden bir egzoz gürültüsü.. Gene
en pahalısından bir motor, Barbaros Bulvarı'nın o yoğun trafiğinde
cehennemi hızla slalom yapıyor, yaparken de herkese ilan etmek,
göstermek için, susturucusunu söktüğü egzozunu terör bombası gibi
patlata patlata gidiyor.
Bu kentte bir eli telefonda bir eli kornada gidenlerin yarattığı
gürültü kirliliği (Onu da ayrı yazacağım) yetmiyor, bir de bu "Hava
atan" motorların çılgın egzozları..
Yere bakın..