Tufan Türenç dostum, bana bir "Uykusuz gece" borçlusun..
"Babıali'nin Öteki Yüzü" adlı kitabının ilk sayfasında el yazını
okudum..
"Sevgili Hıncal, Babıali'de mutlu yıllarımız da oldu, hüzünlü
günlerimiz de. Önemli olan çizgimizi korumaktı. Yüz akıyla
çıktığımıza inanıyorum" demişsin..
İltifatın için teşekkür ederim.
Sana senin yüzünün hem de nasıl "ap ak" olduğunu en iyi
bilenlerdenim..
O dünyanın en leziz üslubu ile yazdığın sanat olaylarını anlattığın
köşeni okumaya doyamazdım. Kalemini elinden aldılar, gazetende.. O
sütun da, kalbim de hâlâ boş..
Kahraman Ağbim (Bapçum) kahrından bırakmıştı kalemi.. Sana
bıraktırdılar.
Ama "gazete"yi bıraktırdılar.. O muhteşem kaleminle bu kitabı
yarattın..
Bu kitap!. O ne kitaptır!.
Akşam on bir falandı, salonda divana şöyle bir yaslanıp, hani fal
tutar gibi bir sayfa açtım..
"Ne yazmış, nasıl yazmış, bir bakiym" diye..
Kendime geldiğimde gece yarısını saatler geçmişti..
Yahu onlar ne konular?. O ne anlatım Tufan!..
Babıali'yi biliyorum sanırdım.. Sen bildiklerimi bile keyifle
okumamı sağladın. Ya hiç bilmediklerime eklediğin "Merak"
unsuru..
Tüm kitapta "Gazeteci nedir, nasıl olunur" onu da anlatıyorsun
dolaylı olarak..
Başta kardeşim Bedrettin Dalan'ın Yeditepe'si.. Tüm üniversitelerin
İletişim Fakülteleri'nde "Ders Kitabı" diye okutulmalı..
Çünkü mesleğin nazariyatını değil, amelisini öğretiyor "Babıali'nin
Öteki Yüzü.." Hayır.. Kronolojik bir anı, tarih kitabı, belgesel
değil.. En meraklı olayların, insanların hem de nasıl "Baktın mı
bitirmeden bırakamazsın" diye yazılmış öyküsü..
Boşuna uykusuz kalmadım, Tufan..
Türk basınının ilk şantajcısı Baba Tahir'den, Nâzım Hi...