Kimse başka şeyler söylemesin..
Adana'da o çocukların birbirlerine sarılmış ve kavruldukları için
tanınmaz hale gelmiş cesetlerinin adı "İhmal Cinayeti"dir ve
Hükümet kimsenin gözünün yaşına bakmadan, bu ihmalin tüm
sorumlularını en alttan, en yukarıya belirlemek ve ibreti alem
cezalar vermek zorundadır ki, bundan böyle başka çocuklarımızın da
katliama uğramayacaklarından emin olalım.
Ne var ki hükümet, Başbakan Yardımcısının ağzından talihsiz bir
açıklama ile başladı.
Yangının hemen ardından Veysi Kaynak "Resmi kişilerden aldığım
bilgilere göre, yangın merdiveninin kapısı kilitli değilmiş ve
hatta önündeki tül perde bile duruyormuş" dedi..
Yani, yangın merdivenine koşmak, en alt katta başlayan alevlerden
kaçmak için yukarı kaçan çocuklardan hiçbirinin aklına
gelmemiş.
Kapı orda açık, kurtuluş üç adımdayken, birbirlerine sarılıp
yanarak ölmüşler.
Diyelim ki öyledir..
Peki o çocuklara, yangın anında ne yapacaklarını o binada kimse
öğretmemiş mi Sayın Bakan?. Birinin aklına tülü itip kapıyı açmak
gelmemiş mi?
Bu da korkunç bir ihmal suçu değil mi?.
Kaldı ki, bakanın bu açıklamasını okurken spiker, ekranda binanın
sabahki hali görünüyordu.
Üst katın üstü açıktı. Çatı tamamen yanmıştı çünkü. Kırılmış
pencereden yukarı, gökyüzü görünüyordu. Hangi tül perde?.
Ardından ilk bilirkişi sonuçları geldi. Kapı sıcaktan eridiği için,
kilit durumunun tespiti vakit alacaktı. Demir kapı eriyor, ama
önünde tül perde duruyor, bakar mısınız?.
Ve arkasından bir bilirkişi açıklaması daha..
Binada kullanılan döşeme malzemeleri, halılar, perdeler, örtüler,
yatak malzemeleri yanıcı maddelerden olduğu için, en alt katta
başlayan yangın, hızla yayılmış ve facia büyümüştü. Ama Yangın
Merdiveni kapısı önündeki tül perde duruyordu. Mucizeye bakın..
Şimdi Başbakan Yardımcısından ricam..