Geel sen ne çektiğimi, biirr de bana sor…” derdi…
Sonunda sordular, o da net bir cevap verdi; “Demokrasi bize fazla
geliyor…”
Meğer derdi demokrasiymiş… Yıllardır 'gel.., sor.., ne
çekiyorum..vs,' dediği buymuş…
Lakin Erol'un çektiği rahatsızlık Aysun'unki gibi salt çoban
rahatsızlığı değil… Eşit oy hakkı bize göre değilmiş…
Diyor ki Erol; “Okuma yazma bilmeyen, oyuna parmak basan biriyle 3
üniversite bitirmiş birinin birer oy hakkı olması adaletli mi
geliyor size sorarım. Hiç hakça değil...”
Erol, bize fazla gelen 'normal demokrasinin', bize uygun halinin de
nasıl uygulanacağını biliyor…
Yani Türkiye'ye uygun, 'hakça' demokrasiyi tarif ediyor…
'Okumamış olanlar muhtarı.., eğitimliler belediye başkanını
seçsin…'
İşte bu!... Herkes haddini bilecek!...
Her vatandaşın neyi seçeceği belli…
Cahiller muhtarı,
Üniversiteliler belediye başkanını,
Yüksek lisans, doktora yapanlar milletvekilini seçsin…
Cumhurbaşkanı için milletin kafasını yormaya gerek yok
zaten!...
Zira, kurucu irade.., çağdaş, laik, aydınlanmacı, ilerlemeci..,
falan filancı sistem ülkeyi kimin yöneteceğini bilir… (Olmazsa
CHP'ye rica edin, onlar tayin ederler!...)
Demokrasi zaten sandıktan ibaret değildir!...
Meclis iradesi, referandum nedir yahu?... Uğraşma, kan
dökülür!...
Parmak basan cahil muhtarı seçsin yeter!… (Çoban n'apsın
bilmiyoruz, onu da Aysun'a sormak lazım!...)
Ee, Erol'un (sağolsun) 'hakça' dağıttığı demokrasi böyle bir şey
işte;