O kadar anlattık, dünyadan örneklerini verdik, dilimizde tüy
bitti... Lakin işlerine gelmediği için itiraz eden gerzekler için
tekrarlayalım...
MİT Tırları meselesi dünyanın her yerinde (demokrasinin
Nirvana'sına ermiş ülkeler dahil) ihanet ve casuslukla
değerlendirilir...
“Ulusal güvenlik” meselesidir...
Ve adamın Can'ına okurlar!...
Aslında bu gerçeği eşek gibi bilen bizim mankafalar ise bu mesele
“Can'dır...” diyorlar...
Kendi ülkelerinde benzer bir gazeteciyi casuslukla suçlayan elin
gâvuru... Bizdekine ise “Can” dostu olur ne hikmetse?!...
İngiltere, Fransa, Hollanda Başkonsolosları ve bazı AB'li
parlamenterler “vatana ihanet ve casusluk davası” görülürken
mahkeme kapısında nöbet tutup Can'a sahip çıktılar...
Hangisi elemanını kurtarmaya geldi bilemedik ama alayı oradaydı Can
için!... ('Size n'oluyor, size ne bizim mahkemeden?... Burayı
müstemleke mi sandınız lan?!...' diye sorduk, cevap vermedi
dallamalar...)
İşte bu yüzden Can'ın nereye ait olduğunu bilemedik...
Keza Can'ın Cumhuriyeti'nin de?!...
“Doğayı çok önemsiyorlar, yere izmarit dahi atmıyorlar” diyerek
Kandil'in cici çocukları tadında haber yapan bir Cumhuriyet...
Sur'un teröristlerden temizlenme sürecinde, “onbinler tren üstünde
Sur'a gidiyorlar” haberiyle örgüte cesaret veren Cumhuriyet...
Keza, Kandil'in bülteni olarak çıkan Özgür Gündem'de nöbetçi genel
yayın yönetmenliği yapan Cumhuriyet'in Can'ı!...
İstanbul İstiklal Caddesi'deki terör saldırısından sonra;