'AKP' demek yerine 'AK Parti' demeye karar verdiler… 'AK Parti'
diyemeyenler (-ki olabilir, için el vermez) 'Adalet ve Kalkınma
Partisi' demeliymiş…
Âlâ…
Lakin bunun yetersiz olduğunu düşünmüş olacaklar ki, yeni iletişim
tekniklerine yenilerini eklemişler…
Aidiyet kavramını öne çıkarmak için 'yurttaş' yerine 'millet';
'halk' yerine 'bizim insanımız' kelimelerinin kullanacaklarmış…
'Yurttaş' yerine 'millet'?!.. Demek ki sol jargon hiç ikna edici
değilmiş… Hele Cumhuriyet Halk Partisi'nin; 'halk kelimesini
kullanmayalım' demesi büyük bir devrim!..
Âlâ…
Hitabet de değişecekmiş… 'Erdoğan' veya 'Tayyip' yerine saygıyı
dile getirmek amacıyla 'Sayın Cumhurbaşkanı' şeklinde hitap
edilecekmiş…
Âlâ…
Yalnız bunlar değil elbette… Referandumla birlikte başlayan bir
eksen kayması diyeceğim ama değil… CHP, ekseninden fırladı!.. (15
yıl boyunca 'ara vermeden' kaybedince böyle oldu herhalde…)
Minibüste saldırıya uğrayan başörtülü kızı ve ailesini evlerinde
ziyaret etti Kılıçdaroğlu… Ve çıkışta, 'hiç kimsenin kılığından,
kıyafetinden, yaşam tarzından, inancından, kimliğinden ötürü
ötekileştirilmesini istemeyiz..' dedi… (Tabii.., başörtüsü
serbestisini de Anayasa Mahkemesi'ne taşımamak lazım, değil
mi?..)
Âlâ…
Saadet Partisi'nin düzenlediği merhum Necmettin Erbakan'ı anma
programına katıldı Kılıçdaroğlu… Karamollaoğlu'yla birlikte dua
etti… Halk tv, programı canlı yayınladı… (Al sana 'Hayır'
kardeşliği!..)
Âlâ…
Velhasıl referandum süreci CHP'de eksen fırlamasına sebep oldu…
Olacak, olacak… Lakin biraz daha gayret etmeleri lazım…
Örneğin Kılıçdaroğlu 'Cuma' namazlarına başlamalı… (Olmadı
bayramdan bayrama, 'her an' namaz kılacakmış gibi bir hava
vermeli!..)