Terör ile din arasında ilişki kurup terörden dini sorumlu
tutanların bir kısmı, büyük acılara, korku ve yılgınlığa sebep olan
terör olaylarını kullanarak dini yıpratmak, halkı dinden soğutmak,
dine karşı olan davalarını güçlendirmek isteyebilirler.
Öte yandan terör kolay bir iş olmadığı, daima ölüm, yaralanma,
yakalanıp ceza görme tehlikesi bulunduğu için teröristi motive
edecek, onu gerektiğinde ölüm pahasına eyleme sevk edecek araçlara
ihtiyaç vardır ve bu araçlar dinden ibaret olmamakla beraber
aralarında din de vardır. Çünkü insanlar maddi menfaat, kin,
ideoloji, siyasi çıkar gibi sebeplerle canı pahasına terör
eylemlerine karışabildikleri gibi samimi inançları sebebiyle de
terör eylemleri yapıyorlar.
Sebep ve saik olarak din bahis konusu olduğunda terörü yaptıranlar
samimi dindarlar olmayabilir, onlar samimi dindarları kullanarak ve
kendilerini de dindar göstererek amaçlarına ulaşmak isterler.
Samimi dindarlara gelince önemli soru şudur: Dinler ve özellikle
İslam terörü teşvik etmek şöyle dursun bu çeşit eylemlere izin
verir mi?
Kesin cevap “Hayır, asla izin vermez” den ibarettir.
Terörün amacı hedef kitleyi korkutmak, yıldırmak, direnci kırmak
olduğu için terör suçlu suçsuz, zalim mazlum ayırmadan eylemini
icra eder ve pek çok mazlumun, masumun can ve mal kaybına, ülkenin
zarar görmesine sebep olur.
Mâide suresinin 32. ve devamındaki âyetler bir masumun
öldürülmesini, bütün insanların öldürülmesi gibi değerlendirmiş ve
bu eylemin ağır cezasını açıklamıştır. Üstelik bu ilâhî hükmün
bütün hak (ilâhî, vahye dayanan) dinlerde mevcut olduğunu da güçlü
bir şekilde ifade etmiştir.
Dini kullanan terör odakları kullandıkları gafilleri “Allah
rızasına nail olmak ve cenneti hak etmek”le kandırıyorlar.
Maksatlarına ulaşabilmek için de önce, terörün hedefi olan
topluluk, şahıs ve devleti tekfir ediyorlar; yani kâfir, dinden
çıkmış, din düşmanı olarak ilan ediyorlar. Psikolojik alt yapısı
çeşitli sebeplerle müsait olan birilerini buluyor, din düşmanlarına
ve/veya dinden çıkmışlara uygulayacakları terörün cihad olduğunu,
yaşarlarsa kahraman, ölürlerse cennetlik olacaklarını telkin
ediyorlar, “samimi” inanmış gafil ve cahiller de buna aldanarak
cinayetlerini işliyorlar.