Selefî ve Hâricî çıkışlara karşı yıllardır İslam Tasavvufu'nu
savunan, İmam-ı Rabbânî ve İslam Tasavvufu kitabını yayınlayan bir
kimseyi “Tasavvufa saldırmak”la suçlamak, Şeriat'a bağlı ve zahir
İslamî ilimlerin denetimine tabi olmayan Tasavvuf yorum ve
hareketlerinin yanlışlığına dikkat çeken bir kimseyi ima ederek “o
şöyledir, böyledir, ona itibar etmeyin, Tasavvuf'un yanlış
kollarını ve yollarını tenkit etmek gerekirse onu da Tasavvuf'a
mensup olanlar yapar, başkalarının haddi değildir…” kabilinden
yazılar döktürmek de neyin nesi, hangi tarafın sesi oluyor!?
Günümüzde bazı tarikat uygulamalarında görülen yanlışlar,
bid'atlar, hurafelerle ilgili onlarca mektup geliyor; bunlardan
ikisini yayınladım, sonra da değerlendirme yazıları yazdım. Elbette
Şeriat'a bağlı, bid'at ve hurafelerden uzak kalmaya özen gösteren
tarikat uygulamaları var; peki bunlar diğerlerinden şikayetçi
değiller mi, kendi imajlarına da zarar veren bu sahte, istismarcı,
zararlı temsilleri tenkit etmiyorlar mı? Ben yakinen biliyorum ki,
hem geçmişte hem de günümüzde bu şikayetler, tenkitler ve uyarılar
yapılıyor. Ben de kendi bilgi ve bulgularıma dayanarak iyiye iyi,
kötüye kötü deyince bu alınmalar, bu haksız ve çirkin saldırılar ne
oluyor, hangi ahlak ve tasavvuf âdâbı ile bağdaşıyor!
Ağızdan çıkan her sözün bir sorumluluğu, bir hesabı vardır;
ağızlarının ölçüsünü kaybetmiş kişileri sorumluluklarıyla baş başa
bırakarak doğru bildiklerimi özetleyeyim:
İslam'da Fıkıh, Kelam, bunların mezhepleri nasıl varsa, nasıl
bunlar İslam'dan çıkmış ise Tasavvuf ve tarikatlar da vardır,
İslam'dan çıkmıştır. Ancak her İslam'dan çıkan ve çıkarılan
(keşifler, ictihadlar, yorumlar…) mutlak manada isabetli ve tenkit
dışı değildir. Peygamberimiz (s.a.) dışında her bir beşerin
düşüncesi, yorumu, keşfi tenkide ve ilmî denetime tabidir.