Hayrettin Karaman Yeni Şafak Gazetesi

Raşid halifeler danışan başkanlardır

Hz. Ebu Bekir gibi Hz. Ömer de, ilgili âyetin âmir hükmünü yerine getirerek işlerini meşveret (danışma) ile yürütmüş, bunun için Medîne'de daima bir heyet bulundurmuş, bunların...

22 Mayıs 2016 | 1.563 okunma

Hz. Ebu Bekir gibi Hz. Ömer de, ilgili âyetin âmir hükmünü yerine getirerek işlerini meşveret (danışma) ile yürütmüş, bunun için Medîne'de daima bir heyet bulundurmuş, bunların Medîne'den ayrılmalarına -zaruret bulunmadıkça- izin vermemiştir. O devirde bu heyetin belirlenmesi biraz da tabii olmuştur; imanı, ilmi, ahlâkı, İslâm'daki kıdemi ve hizmeti bakımından mesafe almış, başkalarından daha ileri bir seviyeye gelmiş kişiler halkın itimadını kazanmış olduklarından, şûrânın da tabii üyeleri haline gelmişlerdir. Hz. Ömer'in danışmanlarla pekiştirdiği ve uyguladığı önemli ictihadlarından biri yeni fethedilen toprakların statüsü ile ilgilidir. Suriye'den sonra Irak toprakları da fethedilince Hz. Ömer, bu toprakların, menkul ganimetler gibi savaşa katılanlar arasında paylaştırılmamasını, eski sahiplerinin ellerinde bırakılmasını ve bu toprakların gelirlerinden vergi (harâc) alınmasını, alınan harâcın, mevcut ve gelecek bütün Müslümanların menfaatleri için sarfedilmesini uygun gördü. Ancak bu kanaatini açtığı zaman sert tepkilerle, itirazlarla karşılaştı. Bilâl b. Ebî-Rabâh (Habeşî), Abdurrahmân b. Avf gibi sahâbîler, “halîfenin buna hakkı olmadığını, beşte biri alındıktan sonra geri kalan toprakların, taşınır ganîmetler gibi gazilere dağıtılması gerektiğini, bunun Kur'ân emri (Enfâl: 41) olduğunu” ileri sürüyorlardı. Halîfe ise, “Fethedilen topraklar gazilere dağıtılırsa yetimlerin, dulların, fakirlerin hali nice olur, sınırları ve bu toprakları kim korur?” diyordu. Meseleyi ashâbın ileri gelenleri ile istişare etti; Hz. Ali, Osman, Talha ve İbn Ömer gibi ashâb onu desteklediler. Sonra Ensâr arasından seçtiği on büyük ile istişare etti ve onların da tasviplerini aldı. Bütün bunlardan sonra kararını vererek ictihadını uygulama safhasına koydu.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Köle ve cariye meselesi 12 Mayıs 2024 | 2.612 Okunma İslâm’da kadının değeri üzerine 05 Mayıs 2024 | 538 Okunma Niçin Diyanet 28 Nisan 2024 | 2.936 Okunma Tebliğ mi temsil mi? 21 Nisan 2024 | 308 Okunma Birkaç soru ve cevap 14 Nisan 2024 | 558 Okunma